S3B10- Baskın

93 14 44
                                    

Kuşların cıvıltıları eşliğinde uyandım. Biraz aralanmış perdemin arasından güneş yüzüme vurarak beni selamlıyordu. Yatağımdan kalktım ve masamın üstünde duran, tozlu, siyah renkte ki kupamdan suyumu içtim. Hala esniyordum ve uykumu alamamıştım. Tahminimce 3-4 saat uyuyabilmiştim. Bugün topluluğumda bulunan bütün halkı toplayacağım ve savaş haberini vereceğim. Duvarlarımız, saldırı ve savunma malzemelerimiz ve burada bulunan halk bu savaşa ne kadar hazır bunu bilmem gerekiyor. Ayrıca uzun zamandır, burayı daha güçlü hale getirip, savunmasını kolaylaştırmak için bir mancınık inşa ediyorduk. Bu mancınık 200 kadar düşman birliğini etkisiz hale getirebilecek kadar güçlü bir mekanizma. Tüm inşaatcılara ve gönüllü olmak isteyen tüm insanlara bu aletin inşasına yönlendireceğim ki olası bir savaş durumunda, beyaz bayrakları erkenden çekmek zorunda kalmayalım.

Üstümü giyinerek mutfak bölümüne indim. Her zaman ki gibi Can tek başına kahvaltı yapıyordu. Sabah saat kaçta buraya gelirsem geleyim, burada oturuyordu. Sanırım Can hiç uyumuyor. Tabağıma birşeyler alarak yanına oturdum.

Emir: Günaydın.
Can: Günaydın.
Emir: Savaş için hazır mısın?
Can: Dalga mı geçiyorsun? Uzun zamandır bunu bekliyorum dostum! Her gün aynı rutini yapmaktan sıkıldım. Gebertelim o serserileri.
Emir: Sakin ol Can. Burada ki insanlar savaşa hazır mı diye düşünüyorum. Binlerce masum insan ölebilir.
Can: Haklısın ama buna alışmalısın Emir. Hayat her zaman aynıdır dostum. Güçlüler hayatta kalır. Ya avcı olursun yada av.
Emir: Herkes yaşamayı hakediyor dostum. Güçlü veya güçsüz farketmez.
Can: Biliyorum. Ne yapacağız?
Emir: Reyhan'a göre yapmamız gereken şey; ilk onların saldırmasını beklemek ve sonra karşılık vermek. Bence de ilk saldırıyı biz yapmayalım.
Can: Emir, zeki misin yoksa aptal mısın karar veremiyorum. İlk biz saldırmalıyız. Yılanın başını küçükken ezmeliyiz!
Emir: Can, ben çok zekiyim. Bunu bir nükleer savaş gibi düşün. Burada ki insanlara bir bak dostum. Son Jenarasyon'da yaşayanlara bir bak. Bu kadar halinden memnun bir topluluğu savaşa ikna etmek kolay olmayacak. İlk saldırı onlardan gelirse, burada ki herkes çabalayıp, savaşıp ölmeyi tercih edecektir.
Can: Zekisin dostum evet. Ben düz bir adamım. Sen nasıl diyorsan öyle olsun. Kahvaltını bitir ve herkese durumu anlatalım.
Emir: Tamam. Rümeysa'yı arayıp halkına her şeyi anlatması gerektiğini söyleyeceğim. Sonra da Son Jenarasyon'a gideriz.
Can: Güzel fikir.

Kahvaltımı bitirdim ve Rümeysa'ya durumu söyledim. Ardından dışarı çıktım ve gözcü kulesine çıkarak tüm halkı etrafıma topladım. Yaşanan olayları ve savaş durumunu tüm halka haber vermeye başladım...
***** ***** ***** *****

Rümeysa: Emir ile telsizden konuştuktan sonra haraketlerimi hızlandırmaya başladım. Kahvaltımı yapmıştım ve artık tek yapmam gereken savaş durumunu halkıma haber vermekti. Ancak bunun öncesinde bir şey daha yapmalıydım. Savaş durumunu önce kardeşim Ecrin'le konuşmak istiyordum. Fikirlerini merak ediyorum çünkü psikolojik olarak ne durumda bilmem gerekiyor. Ömrümün sonuna kadar onu korumak benim aileme ve kendime olan bir borcum ancak artık o küçük bir kız değil. Yusuf'un yanına gidip halkı bahçeye toplamasını söyledim ve hızlı adımlarla Ecrin'in odasına girdim.

Sandalyesinde oturmuş kitap okuyordu. Kafasını kaldırarak bana baktı ve kitap okumaya devam etti. Yanına giderek kitabı elinden aldım ve masada duran kitap ayracını kaldığı sayfaya tutturdum. Kitabın kapağını kapatarak kitabın ismine baktım. " Son Umut" adında bir kitap okuyordu. Kitabı masasına koyarak Ecrin'e döndüm ve konuşmaya başladım;

Rümeysa: İçeri girdiğimde bana salakça bakıp göz devirmek yerine hoşgeldin diyebilirsin. Ne bu tavırların? Ergenlik bunalımında mısın?
Ecrin: Senin bu tavırların ne? Annem gibi davranmayı kes artık. Kitap okumama bile karışıyorsun.
Rümeysa: Kavga etmeye gelmedim. Sana bir haber vermem gerek.
Ecrin: Ne haberi? Dinliyorum.
Rümeysa: Çarşı'nın ilerisinde bir grup var. Onlarla savaşa girmiş sayılırız.
Ecrin: Bunu neden bana söylüyorsun. Savaş boyu beni odaya kitleyeceğinin haberini vermeye mi geldin?
Rümeysa: Beni terslemeyi keser misin? İyiliğin için uğraşıyorum. Seni odaya falan kitlemeyeceğim. Düşüncelerini merak ettim ve bu savaşta yardımına ihtiyacım var.
Ecrin: Savaşalım abla. Dünyada ki her şey altüst olur, tüm kurallar yok olur ancak savaş bitmez. Mücadele her zaman vardır. Savaşmamız gerekiyorsa savaşalım.
Rümeysa: İşte benim kardeşim.
Ecrin: Sana nasıl yardım edebilirim?
Rümeysa: Ben savaş durumunu halka haber vereceğim. Sonrasında Son Jenarasyon'a gideceğiz. Emir, Can ve Yusuf gelecek. İstersen buraya göz kulak ol. İstersen benimle gel ve sohbetleri dinle. Sen bilirsin.
Ecrin: Emir'de mi geliyor?
Rümeysa: Evet. Neden garipsedin?
Ecrin: Garipsemedim. Bende geleceğim.
Rümeysa: Tamam. Benimle gel ve halka konuşma yaparken yanımda dur. Sonrasında yola çıkarız anlaştık mı?
Ecrin: Anlaştık.

DİRENİŞ-1 "Ölülerin Çağı"Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora