11- güneş topla benim için

1.3K 103 82
                                    

"Yaşamak ümitli iştir sevgilim, yaşamak seni sevmek gibi ciddi bir iştir."

*

Haziran 2025

Çünkü ayrılmanın vahşi bir tadı var, demiş zamanında Attila İlhan. Ama bir şeyi atlamış olmalı, o tat bir kere insanın dudaklarına değdiğinde tıpkı bir alışkanlık misali ilmek ilmek hayatına işleniyordu. Altay'ın alışkanlık dediği bu olmalıydı, bu olmalıydı ki aramızdaki ilişki ne kadar düzgün ilerlerse ilerlesin, ağzımızdaki o tat, dilimizi zehirliyor, bizi yıkıyordu.

O tadı şimdi hissediyordum dudaklarımda. Yutkunup durduğumda boğazımdan aşağı indiğine şahit oluyordum. Kapının önünde polarıma sarılmış halde öylece Halil'in arabasını garajdan almasını beklerken aklımdan geçenler buydu.

Bahçedeki tartışmamızdan sonra salona nasıl döndüğümü bilmiyordum. Tek hatırladığım eve gitmek istediğimi söylediğimdi. Yüzüm kireç gibi ve hissiz olunca kimseden ses seda çıkmamış, Halil önce davranıp garaja gittiği için vedalaşıp evden çıkmıştım.

Benim dışımda herkes içerideydi ve muhtemelen ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Hiç yoktan üstüme gelmedikleri için minnettardım.

Halil, arabasıyla gelip önümde durunca yerimde salınmayı bırakıp arabanın ön yolcu koltuğuna bindim ve kemerimi taktım. Hazır olduğumu gören Halil de yola koyulduğunda en başında gelmemem gereken bu evden artık gidiyordum.

Ona aramızdaki tek fark, benim gitmek için uğraşmamam, demiştim ama zamanın bizi getirdiği noktada ondan daha çok ihtiyaç duyuyordum gitmeye. Hayat gerçekten garip ve beklenilmezdi. Aylar sonra aklımda dönen her bir düşünce yeniden onunla doluyken daha da garipti.

Başımı cama yaslayıp yola dalmışken çıt çıkmadı bir süre arabada. Sonrasında torpidoda olduğunu bildiğim sigara ve çakmağı alıp bir sigara yaktım. Pek huyum değildi içmek ama şuan pek kendim olacak kadar iyi hissetmediğim için dert etmedim.

Duman, karanlık arabanın içine süzüldü yavaş yavaş. Doğrulup Halil'e döndüğümde bana baktığını gördüm. "N'oldu bahçede?" dedi bir süre sonra konuşup konuşmama arasında kalmayı atlatınca.

Ona bugüne kadar hiç bahsetmiş sayılmazdım Altay'dan, hatta çoğu zaman bundan kaçmıştım. Karşınızdaki insanla aranız ne kadar samimi olursa olsun ya da ne kadar iyi biri olursa olsun alacağınız tepkiyi tahmin etmek zordu. Hoş, bu saatten sonra bunun pek bir anlamı da yoktu artık.

"Kavga ettik," diye mırıldandığımda bütün dikkatini bana vermiş halde dinliyordu beni. Güç alabilmek adına yutkunup zaman tanıdım kendime.

"Biz..." diye lafa tekrar gireceğim sırada sıkıntılı bir nefes verdiğini duydum. "Siz aşıksınız, bunu zaten biliyorum."

Başımı ağır ağır ona çevirdim. Bunu beklemediğim için şaşırmıştım. "Nereden biliyorsun?"

Dudak büzdü önce ardından küllüğe koyduğum sigarayı alıp bir nefes çekti. "Anlaması güç olmazdı ama Yunus söyledi."

"O kadar uyarmıştım onu, yaptığı vurdumduymazlık."

"Onu suçlama, ben üstüne gittim."

seni bana küstürenler •alker•Where stories live. Discover now