3- unuttun mu beni

2.1K 183 96
                                    

"Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yeniden tanış."

Haziran 2025

Takılacağımız mekana vardığımızda saat akşam on biri geçiyordu. Bütün yol boyunca konuşmamaya yeminliymiş gibi sessiz kalmış, Altay'ın genel geçer sorularına kısa cevaplar vermekle yetinmiştim. O da bu isteksizliğimi fark etmiş olacak ki sonrasında sorularını da kesmiş ve tamamen sessizliğe gömülmemizi sağlamıştı.

Vale arabayı Altay'dan devraldığında ellerim poların cebinde, köşede durmuş, gelmesini bekliyordum. Diğerleri çoktan arabalarını devredip içeriye geçmişti.

Anahtarı Altay'ın havaya atmasıyla havada kapan vale arabaya yönelirken Altay da bana doğru yürüdü. Aynı anda siyah ceketinin iç cebinden çıkardığı paketten dudaklarıyla bir dal çekip yine cebinden çıkardığı zippoyla tutuşturdu.

Sarı lacivert zippo, ay ışığı altında bir yıldız misali parladı gözümde. Bu ona aldığım ilk hediyeyi. Yıllandığını belli edecek şekilde yer yer boyası silinmişti. Hala kullanıyor olmasına şaşırsam da bir şey demedim.

Yanıma ondan önce gelen sigara dumanıyla karışık kokusu yutkunmama sebep oldu. Kokusu da değişmemişti ve ben ona dair bu kadar şeyi hala ezberimde taşıyor olmaktan nefret ettim.

"Ben içeri geçeyim," dedim kaçma dürtümle. Onunla yan yana olmak, baktığı yerde bulunmak alt üst ediyordu dengemi. Arkamı dönüp gideceğim sırada eli poların içindeki elimi tuttu.

Ona seneler sonra ilk temas edişimdi, eskiden aşina olduğum sıcaklığını polara rağmen hissetmiştim. Altay'ın elleri hep sıcak olurdu, ben hep üşürdüm, o sıcaktı diye üşürdüm. "O yüzden hep sıcağım," derdi Altay bana. Sonra koynuna alırdı, mayışana kadar öper okşardı. Sıcacık olurdum.

Benden mahrum ettiği şeylerden biri de buydu işte. Ben Altay'dan sonra hiç ısınmamıştım. Tıpkı şuan soğuktan titrediğim gibi.

O yüzden olmalı ki onun sıcağına yabancı kalmış vücudumu ateşe değmiş gibi bir iki adım geriye atarak tutuşundan kurtardım.

"Dokunmasana," diye aksi bir sesle konuştum gözlerine bakarken. Fısıltıdan halliceydi sesim ve birer elması andıran gözbebekleri gözlerime mıhlanmıştı adeta, içimi görecek diye korkuyordum.

"Tamam, dokunmuyorum." dedi ellerini havaya kaldırarak. Bakışlarımı kaçırdığımda temkinli adımlarla tekrardan yanaştı.

"Düşman değiliz Kerem, farkındasın değil mi?" Yaşanmışlıkları taşıyan küçük bir tebessüm vardı yüzünde.

Gülüşüne aynı gülüşle karşılık verdim. "Dost da değiliz Altay, sen de farkındasın değil mi?"

"Hiç olmadığı kadar," dedi sigarasından derin bir nefes çekmeden önce. Dudaklarında salınan zehir saniyeler içinde havaya karışıyordu.

Gözlerim her hareketi takip ederken yarım kalmış sigarasını yere atıp ayağıyla söndürdü. "Beraber geçebiliriz şimdi," Hiçbir şey demedim. Önüme dönüp girişe yönelirken o da beni takip etmişti. Ben önde o arkada içeri girdik.

Bizi karşılayan ilk şey yoğun bir ter ve içki kokusuydu. Pistte dans eden onlarca insan vardı. Bizimkiler localardan birine oturduğu için solda bulunan localara yöneldik. Ferdi yerlerini görebilelim diye ayağa kalkmış, bize doğru el sallıyordu.

seni bana küstürenler •alker•Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang