7

1.8K 230 148
                                    

Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. Umarım beğenirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim :)

Bazı zamanlarda anlarız ki ufak şeyler, bir insanın kalbinde ve ruhunda göründüğünden çok daha fazla mânâ barındırabilirmiş.

Bazı fırtınaların ardından güneş, hiç olmadığı kadar parlak doğarmış.

Bazı merhemlerin, bazı ilaçların geçiremediği yaraları, birinin ufak dokunuşları iz dahi bırakmadan iyileştirebilirmiş.

Zira Jungkook'un elleri arasında bulunan beyaz kamelya çiçeği, tüm güzelliğiyle bu düşünceleri kanıtlar nitelikteydi. Ellerindeki çiçeği yavaşça burnuna götürdü, kokusunu almaya çalıştı fakat herhangi bir koku duyumsamadı. Demek ki bu çiçek kokusuzdu. Fakat bir o kadar da güzel gözüküyordu.

Bir günü diğer gününü tutmayan uçsuz bucaksız maviliklerin arasında bu güzel çiçeğin nasıl hayata tutunabildiğini düşünüyordu. Tüm ihtişamıyla ellerinde duran çiçek, ona yaşamaya olan arzusunu yeniden geri veriyordu sanki. Sanki okyanusun dalgaları ruhuna vuruyor, güneşin parıltıları kalbinde geziyordu. Hepsi bir yana bu çiçeği yanına kimin bıraktığını düşünmek içinde kıpır kıpır bazı hisler uyandırıyor kalbinde alışık olmadığı şeyler hissediyordu. Esmer adam görünüşünün aksine oldukça ince ruhluydu.

Jungkook yatağından kalktıktan sonra Jimin'de uyuyor olduğu için rahatça üzerini değiştirmişti. Ardından başını eğip kamaranın yuvarlak penceresinden baktığında dışarıda güneşin olduğunu gördü, gökyüzü sisli grisini geride bırakmış yeniden masmavi rengine bürünmüştü. Güneşin güzelliğine aldanıp havanın sıcak olacağını düşündüğü için üzerine ince pamuklu bir gömlek giymişti. Siyah pantolonunun beli bol olduğu için yeniden bir kemer takıp beline oturacak şekilde ayarlamıştı.

Bulunduğu kamaradan yavaşça çıkmış sakin adımlarla lavaboya gidip ihtiyaçlarını giderdikten sonra ellerini ve yüzünü yıkayıp aynaya baktı. Yaraları artık iyileşmiş bir kaç belirsiz kızarıklık haricinde herhangi bir şeyi kalmamıştı. Morluklarla dolu şiş ve yaralı yüzünden eski görünüşüne geri dönmüştü. İyileşiyor olduğunu görmek ruh haline iyi gelmiş mutlu olmasını sağlamıştı. Ardından tekrar kamarasına doğru ilerlemeye başladı. Kamarasına geldikten sonra yatağının üzerinde kapalı gözleriyle bir kaç dakika uzanmış ve geçirdiği süreci düşünmüştü.

O kadar çok şey geçmişti ki başından doğru dürüst düşünmeye vakti bile kalmamıştı. Uzun süredir bu kamaradan çıkmamıştı ve artık sıkılıyordu. Bir şeyler yapmak bir şeylerle meşgul olabilmek istiyordu. Bir süredir hiç açık havaya da çıkmamıştı bu yüzden bugün gemiyi gezmek istiyordu. Saçlarının arasından geçen ılık rüzgarı, yüzüne vuran sıcak güneşi özlemişti. Ciğerlerini dolduracak bir kaç nefeslik taze havanın özlemini çekiyordu.

Vücudundaki yaraların da bir çoğu kapanmıştı. Artık vücudu da eskisi kadar acımıyordu, yani epey iyileşmiş sayılırdı. Jimin'i uyandırmak adına onun yatağına doğru ilerlemişti, acaba uyandırdığı için kızar mıydı? Ama vakit neredeyse öğleni geçiyordu, bu yüzden kalkması daha iyi olurdu. Jungkook yerinden kalkıp Jimin'in yatağına doğru ilerledi.

"Jimin. Hey, Jiminn. Uyan hadi akşam oldu. Jimin, kalksana. Jimin. Hani gemiyi gezecektik. Jimiinn, uyan hadii."

Jungkook ne kadar seslenirse seslensin Jimin asla onu duymuyor ve tabiri caizse horul horul uyumaya devam ediyordu. Yüzünde memnun bir ifadeyle herhalde güzel bir rüyanın içindeydi. Onun bu haline gülümsedi, hiç değilse birileri uykusunda kötü şeyler görmüyor, kendi zihin aleminde güzel şeyler hissediyordu. Her neyse bu sabaha güzel uyanmıştı ve kötü şeyler hatırlayarak bu günü bozmayacaktı, bu yüzden bu düşüncelerini unutmaya çalıştı. Jimin'i uyandırmak adına bir kez daha şansını denedi, daha doğrusu biraz zorladı. Ama nafileydi, Jimin resmen kış uykusuna yatmıştı. O sırada kamaranın kapısı açıldı ve içeriye birileri girdi fakat Jimin'i uyandırmaya odaklandığı için pek farkında sayılmazdı.

sailor | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin