3

2.4K 312 132
                                    

Keyifli okumalar dilerim :)

Hani olur ya, bazen bitti zannedersiniz ama aslında her şeyin başındasınızdır, sadece sizin henüz haberiniz yoktur. Bazen battığınızı düşünürsünüz ama en çok kurtulduğunuz zamandır, sadece henüz siz farkında değilsinizdir. Bazen ölümü kucaklamak istersiniz ama size bahşedilen yaşamı görmezsiniz. Bazen de bunların tam tersidir. Çünkü hayatın ne getireceğini asla tam anlamıyla bilemezsiniz.

Jungkook öyle anlardan birindeydi. Kurtulduğunu zannederken ince beline dolanan kollar Jungkook'ta şok etkisi yaratmıştı. Çırpınmayı unuttu, gülüşü usulca soldu dudaklarında. Yabancısı olduğu büyük bir bedenin kolları arasında Pasifik okyanusunun ortasındaydı. Aklı yavaş yavaş yerine gelirken donuk düşünceleri yerini korkuya bıraktı.

Aynı şeyleri tekrar yaşamanın korkusu sardı bedenini. Evet kötü bir yerden kurtulmuştu fakat başka bir cehenneme gitmediği ne malumdu? Bu yüzden gitmek istemiyordu.

Sonu belirsiz olan hiçbir şeyi istemiyordu.

Az önce yaşadığı adrenalin yerini üzüntüye bıraktı. Duygusallığı öyle yoğundu ki, acıyordu artık kendine. Sanki hazırda bekliyor gibi gözyaşları aktı birer birer. Okyanusa kendinden bir kaç parça bıraktı. Ne sesi çıkıyordu, ne gücü kalmıştı bedeninde.

Jungkook henüz 23 yaşında hayatın kendisini kocaman bir adam olmak zorunda bıraktığı içinde çocukluğunu saklayan biriydi. Son bir haftada yaşadıkları henüz tecrübesiz ve toy bir genç için çok fazlaydı. Koca okyanusun ortasında kendisini saran güçlü kollar arasında usulca fısıldayabildi yalnızca;

"Bırak beni. Bırak beni ne olursun. Kimsin bilmiyorum fakat sana verebilecek hiçbir şeyim yok benim. Artık bir yaşamım bile yok elimde. Senide yordum kendimle, kurtardın beni teşekkür ederim ama şimdi bırak öleyim."

Jungkook hiçbir şeyi algılayamıyordu ama ağzından kelimeler dökülüyordu. Ne dediğinin farkındaydı, ama gerçekliği algılamıyordu zihni. Karşısındaki esmer adamın kendinden emin bir o kadar da inceleyen bakışları iyice karıştırıyordu kafasını.

Tek istediği ölmekti, neden bu kadar zordu?

Yaralı çocuk bulunduğu yerden sıyrılabilmek için son kalan gücünü uygularken Taehyung mümkünmüş gibi daha da sıkılaştırdı çocuğun ince belini saran kollarını. Sıkı tutuyor fakat canını yakmıyordu.

O sırada Jungkook az öncekinden daha kısık duyduğu esmer adamın sesiyle odağını toparlamaya çalıştı. Taehyung ürkütmek istemiyor gibi usulca, derin konuşuyordu.

"Senden istediğim bir şey yok. Yalnızca benim okyanusumda ölmene müsaade etmiyorum. Bu hale nasıl geldin bilmiyorum ama ölmeyeceksin."

Taehyung yaralı ama buna rağmen güzel olan çocuğun cevap vermesini beklemeden okyanusun içerisinde kollarında beyaz tenli çocukla birlikte yüzerek ilerlemeye başladı.

Jungkook hala gitmek istemiyor ve korkuyor olsa bile içinde bir yerlerde kurtarıcısı olan bu esmer adama karşı güven duymak istediğini hissetmişti. Çünkü Jungkook aslında gerçekten ölmek istemiyor sadece ölümün tek kurtuluş yolu olduğuna inandığı için buna mecbur hissediyordu.

Fakat şimdi esmer adam gelmiş kendisini yeniden kurtarmıştı. Söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu bilmiyordu. İnansa mı inanmasa mı emin değildi ama içinde bir yerlerde minik umut kırıntıları yeşermişti.

Taehyung kucağındaki yaralı çocukla birlikte gemisine ulaşmış merdivenleri çıkıyordu. Güverteye ulaştığında sudan çıktıkları için Jungkook'un alnına düşen saçlarını bir eliyle geriye doğru taramış ardından kolunu çocuğun dizlerinin altından geçirerek tamamen kucağına almıştı. O sırada Jungkook ıslak olduğu için esen rüzgarla titremiş, üşüdüğü için kendisini tutan esmer adama sığındı iyice.

sailor | tkWhere stories live. Discover now