Abimi göreyim yeter.

619 108 25
                                    

Hyunjin'in dediği anda, sözünü ikiletmeden kalktı masadan ve bizimle yan yana yürümeye başladı.

Kapıdan çıkmadan önce işletme sahibine para bıraktım. Oyun fiyatın ne kadar olduğunu bilmediğim için biraz fazla vermekten zarar gelmezdi. Adam kısaca baş selamı verdi bana.

Mekandan çıktıktan sonra yakınlarda olan bir parka gittik. Saat geç olduğu için kimse yoktu.

Hyunjin'in, Jeongin'in kolunu tuttuğunu yeni fark ettim. Fazla sıkı tuttuğu için Jeongin'in canın yandığı belliydi.

Yavaşça kendi tarafıma çekip elini tuttum çocuğun. Jeongin hem kolunun acısı geçtiği için sevinmiş hem de bir yabancı elini tuttuğu için gerilmişti.

Parka gelince bir banka oturduk. Daha doğrusu ben ve jeongin oturdu, Hyunjin ayakta kötü polisi oynuyordu.

Jeongin konuştu.

"Konuşabilir miyim?"

Çok masum biriydi gerçekten. Ayrıca oldukça korkaktı da.

Söze girdim.

"Tabi ki."

"Siz kimsiniz? Neden beni buraya getirdiniz? Lütfen bana zarar vermeyin. Ben ne isterseniz yaparım."

Cümlesi bitince bir kaç damla yaş döküldü ince gözlerinden.

Daha fazla ağlamaması için konuştum.

"Ağlama. Biz sana zara vermeyeceğiz. Bang Jeongin."

Soyadı ağzımdan çıktığı gibi gözleri büyümüştü resmen. Çok korktuğu için bankın en ucuna gitti.

"Lütfen. Bakın ben zaten abimi kaybettim. Hem de benim yüzümden. Yine bana o maddeleri taşıttırmayın lütfen. Yalvarırım size rahat bırakın beni."

"Jeongin sakin ol lütfen. Biz öyle insanlar değiliz. Korkma bizden. Bak ben gazetecilik okuyorum, Hyunjin'de hukuk. Abin için bulduk seni."

"Benim abim öldü. Neyden bahsediyorsunuz siz?"

Bu sefer Hyunjin konuştu.

"Kim söyledi bunu sana?"

Jeongin gerçekten Hyunjin'den çok korkuyordu ve bu çok belliydi. Salak Hyunjin bu kadar kötü davranmamalıydı.

"Sey, o madeleri bana veren adamlar söylediler. Hatta abimin mezarı bile var."

Söze girdim.

"Bak Jeongin sana her şeyi baştan anlatacağım. Beni kesmeden dinle olur mu?"

"Tamam."

"Ben abini tanımıyordum, onun yanına gitmeden kırk iki gün önce rüyalarıma girmeye başladı. Ondan önce ölmüş olan annemi görürdüm rüyalarımda. Chris rüyalarıma her girdiğinde hep aynı şeyler olurdu. Kıyafetleri, benden yardım istediği yer, yani aklına gelebilecek her şey aynı olurdu. Ama bir gün onu hapishanede gördüm. Hyunjin ile beraber araştırmaya başladık ve onu bulduk. Onunla konuştuk, yardım edeceğimizi söyledik. O da bize senden bahsetti. Ona da senin öldüğünü söylemişler ama Chris buna hiç inanmamış. Bu yüzden, bizden seni bulmamızı istedi."

Söylediklerim bitince Jeongin hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Hyunjin ağlayan Jeongin'e dayanamadığı için önünde diz çöküp onun ellerini tutu ve konuştu. En azından bu yaptığı hareketle kendini biraz olsun doğru tanıtmış oldu.

"Sakın ol Jeongin. Biz buradayız ve burda olacağız. Abinin yanına girmek ister misin?"

Jeongin hızla başını salladı.

"İ-isterim ama be-beni onun yanında görürlerse öldürürler. Hem beni hem a-abimi."

Çok fazla ağladığı için kekelemeye başladı.

Söze girdim

"Sakin ol. Ne sana ne de abine zara veremezler. Devlet var, hak var hukuk var. En önemlisi biz varız."

"Nerde hak, hukuk nerde devlet. Eğer olsalardı benim abim orda olmayacaktı, o adamlar bana o şeyleri taşıttırmayacaktı. O yüzden lütfen ama lütfen bana develtten bahsetme."

Hyunjin konuştu.

"Haklısın, malesef ki haklısın Jeongin. Eğer başımızda iyi bir devlet olsaydı abine yargısız infaz yapamazlardı. Ama Seungmin'in dediği doğru, her şeyden önce biz varız. Ne seni ne abini yarı yolda bırakmayız. Lütfen bundan şüphen olmasın."

Hyunjin sözlerini bitirdikten bir kaç saniye sonra Jeongin Hyunjin'in boynuna sarıldı. Hyunjin en başta şaşırsa da hemen karşılık vermişti küçüğüne.

Neden bilmem dolmuş olan gözlerimle bakıyordum onlara. Bu tablo bana fazla tatlı geldi galiba.

Biraz daha öyle kaldılar ve ayrıldılar.

Bu sefer Jeongin konuştu.

"Ben, ben size ne kadar teşekkür etsem az. Yaptıklarınızı nasıl öderim bilmiyorum. Çok teşekkür ederim."

Hyunjin tekrar söze girdi.

"Artık bize teşekkür etmene gerek yok. Arkadaşlar bunları birbirlerini sevdikleri için yaparlar, değil mi Seungmin?"

"Çok haklısın. Bu arada sen nerde kalıyorsun Jeongin?"

"Şey aslında kaldığım belli bir yer yok. Genelde konteyner ya da bütçeme uyan herhangi bir pansiyon."

Hyunjin resmen bağırmıştı.

"Ne? Ne demek bu. Neden? Ailen falan para göndermiyor mu sana?"

"Benim abimden başka kimsem yok. Onu da ölü biliyordum zaten."

Bu sefer söze giren ben oldum.

"Bundan sonra ben de ya da Hyunjin de kalırsın. Kimde kalmak istersen onda kalırsın."

"Gerçekten hiç ge..."

"Seungmin haklı, senin orda burda yatmana göz yumacağımızı düşünmüyorsun herhalde."

"Bakın gerçekten gerek yok. Abimi göreyim bana yeter."

Hyunjin sinirle konuştu bu sefer.

"Jeongin. Abini göreceksin tabi ki ama sokakta yatmana izin vermeyeceğim. Anladın mı beni?"

Çok masum bir yüz ifadesiyle ve sessizce konuştu bu sefer Jeongin.

"Anladım."

Jeongin'i aldık ve evlere dağıldık. Bugünlük Jeongin ben de kalacak. Birkaç gün sonra görüş günü olduğu için Jeongin çok heyecanlı. Hyunjin bu boş gunlerimizde sürekli Jeongin'i görmeye geldi.

Hatta okula gitmemiz gereken bir gün Jeongin'i gizlice okuluna sokup ona göz kulak oldu, aklınca.

Arkadaşı için üzgün olduğunun farkındayım ama Jeongin'e arkadaştan öte bir his beslediğini emin gibiyim.

~~~~~~~~~~~~~~~~

İyi okumalar...
Vote ve yorum güzel olur sanki hm...

🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓🍓

42 / chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin