26.Bölüm: Sivas'a Hoş Geldin Sevdiceğim!

143 25 6
                                    

Miss me? :)

***

"Gözde?"

"Gözde?"

"Gözdeeeee?"

"Gözde, oradamısın?"

"ALOOOOO?"

Birilerinin inatla bana seslendiğini mecburen fark ederek kaşlarımı çattım. Şu an manzaranın tadını elimdeki kokteyl ile çıkarıyorken bu münasebetsizin kim olduğunu merak etmiştim. Zira onunla kirli konuşmam gereken birkaç konu vardı!

"Gözde iyi misin? Hey? Aloo?"

İşte ses yine gelmişti. Bir dakika bu yavru fil de nereden çıktı şimdi? Miami sahillerinde filin ne işi vardı? Oha, bu fil benimle konuşmaya mı çalışıyordu? Filler konuşmazdı ki! Ne-

"Gözdeeeee?"

"NE VAR ULAN?!!"

Haykırmamla rüyamdan hızla çekilip gerçek dünyaya dönmem eş zamanlı olmuştu. Ve ben yine ağzımdan çıkan kelimeleri yakalayacak kadar hızlı olamamıştım. Zaman-mekân algımı henüz kazanamamışken telefona uzandım.

"Alo?"

"Nihayet! İyi misin?"

"Sen kimsin?"

"Hayatının şefi."

Özgür'le konuştuğumu anladığım an, az önce esamesi okunmayan zaman-mekân algım üzerime tencere, tava fırlatarak geri döndü.

"Ne oldu Özgür?"

"Uyanmadın sevgilim."

"Ne?"

"Uyanmadın-"

"Yok o değil, diğeri."

Sevdiceğim kısa bir kahkahanın ardından cevap verdi. "Uyanmadın sevgilim."

Neden uyanmam gerektiğini hatırlamaya çalıştım. En son hep birlikte Gökçeada'ya gitmeye karar vermiştik. Sonra "gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar" diyen Bihter Ziyagil acısıyla herkesin haşlanmış yumurta ve boyoz yiyişini-hayır gömüşünü izlemiştim. Sonra Özgür ile üzerinden geçmemiz gereken birkaç konu olduğunu hatırlayıp sevişmiştik. Akşama doğru ise birkaç kadeh kırmızı şarap içmiştim.

Aha!

"Özgür?"

"Gözde?"

"Bir daha şarap içersem ağzıma acı biber sür."

"Sanmıyorum."

"Saçımı çek?"

"Hmm, bu olabilir ama sebebinin şarapla ilgisi olacağını sanmıyorum."

"Dudağımı ısır?"

"Zevkle."

Haydaa! Yine frenleri unutmuştuk ve odam şu an aşırı sıcaktı.

"Nerdesin?"

"Sitenin önündeyim."

Şaraptan arda kalan birkaç IQ kırıntımla toparlanmak için beni eve bıraktığı ve sabah alacağını anımsadım. Ama konumuz şu an evden ayrılmak değildi.

"Ne kadar vaktimiz var?"

"Vaktimiz yok."

"Hiç mi yok?"

"Hiç yok."

"Çıplak olsam ve şu an ıslanmış olsam bile mi?"

Ay evlerden ırak! Edep medep hak getire mottosuyla adama yarın yokmuş gibi yürüyordum.

GÖZDEWhere stories live. Discover now