24. Bölüm: Sakinim, Sakinsin

170 36 6
                                    

Neredeyse tamamen iyileşen Ebru hepinizi öpüyor canımlar. Sağlıklı olmak çok güzel bir şey. Mottomuz bu olsun. 

Bu bölümün birden fazla alternatifi oldu biliyor musunuz, ama en çok içime sineni bu oldu. Diğerlerini sildim attım. 

Yarın da yeni bölümle geleceğim. Öperim.

***

"Cemre ne dediğini çok anlamıyorum, artık sussan mı?"

"Tamam, gelmemi ister misin?"

"Niye ki? Zaten yarın geliyorum."

"Gözde belli ki sarhoşsun, nasıl uyanacaksın?"

"Uçağım akşam."

"İyi bari, gelince konuşalım. Haber ver uçağa binince de."

"Olur, havadayken de pilotla anlık fotoğraf çeker sana yollarım."

"Tamam, siktir git."

Telefonu kapadıktan sonra bir anlığına hiç hareket etmedim, hiçbir şey düşünmedim. Öylece oturmak ve zamanda asılı kalmak gibiydi hissettiğim. Sanırım iyi de gelmişti. Sakinleşmiştim. Sanki üç saattir aralıksız yoga yapmış ve iç huzura kavuşmuş gibiydim. Saatlerdir üzülerek kendime gereksiz yüklenmiştim, sakinlik güzeldi, iyiydi, insan her şeyi daha net görüyordu, şarap da bu sürecin en iyi arkadaşıydı. Sakindim. Sakince elimdeki boş şişeyi masaya bıraktım. Sakince ayağa kalktım. Sakince içeri girip bahçe kapısını kapadım. Sakince telefonumu ve cüzdanımı aldım ve sakince evden çıktım.

Beş dakika ya da yarım saat olabilecek ve asla umurumda olmayan bir süreden sonra Özgür'ün evini gördüğümde hissettiklerim evden çıkarken hissettiklerimle aynıydı. Demek seri katil böyle olunuyordu.

Arabadan indiğimde taksiye beklemesini söylememiştim. Allah'ın unuttuğu bu yerde evime nasıl dönecektim onu da bilmiyordum. Ama o anda tıpkı zaman dilimi gibi bu da umurumda değildi.

Bahçe kapısını açıp içeri girdiğimde evin salonundan gelen ışık dikkatimi çekti. Demek o da uyuyamamıştı. Bir yanım bundan oldukça memnundu.

Adımlarım duraksamadan kapıya kadar ilerledi. Ellerim titremeden zile bastı. Ve gözlerim hiç çekinmeden tam karşıya doğru bakmaya başladı. Oldukça kararlıydım. Bir şey dışında:

Ulan ben ne diyecektim?

Kapı çok beklememe gerek kalmadan açıldı. Tam karşımda Özgür şaşırarak bana bakıyordu. Adamın yüzü yine Alice Harikalar Diyarı'na dönmüştü aslında. Şaşırdığını, sevindiğini, çekindiğini, üzüldüğünü peş peşe izlemiştim.

Derin bir nefes aldım ve konuştum.

"Ben organik armut değilim!"

Ben ne dedim az önce?! Murat'a anlattığım metafor ne ara, neremden fırlamıştı da gelmişti şimdi? Bu nasıl bir girişti? Nasıl toparlayacaktım?

"Organik elma da değilim!"

Duraksama Gözde, kus ne kusacaksan!

OHA! Canım iç sesim, iki gözümün çiçeği ne de güzel destek olmuştu bana öyle. Derin bir nefes aldım ve devam ettim.

"Biraz tüketeceğin sonra da rafa kaldırıp unutacağın bir kuruyemiş de değilim. Yanımda başka kuruyemişler tüketemezsin, mideni bozarım. "Bugün birini yarın da diğerini yerim" diyemezsin. Kararsız da kalamazsın. Çünkü beklemem, bozulurum."

GÖZDEWhere stories live. Discover now