2. Bölüm: Manyokmuş, peh!

391 47 26
                                    

Zil mi çalıyor?

Panjurları ağustos sıcağına rağmen kapatılmış yatak odamda, kafamı, gömüldüğüm yastıktan sıfır nokta beş santim kadar kaldırdım. Sanki bir şey unutmuş gibiydim ama hatırlamıyordum da.

Uykum var ulan!

Saatler gibi gelen ama aslında sadece bir saniye beklediğim süreçte kapı yeniden çaldı. Eş zamanlı olarak da telefonum çalmaya başladı. Ekranın üzerindeki ismi görmemle yataktan fırlamam bir oldu.

Site girişindeki güvenlik tarafından kapım uzaktan çalınmaktaydı. Ya da aranıyordum. Hala bu kapı sistemini çözememiştim. Hemen aramayı cevapladım.

"Gözde Hanım günaydın. Cemre Hanım burada, sizin misafiriniz olduğunu söyledi."

Gözlerimi kapadım. Neyi unuttuğumu çoktan hatırlamıştım. Bir gece önce "yarın erken uyanmalıyım" diye defalarca kurduğum cümleyi keşke şarap içerken yapmasaydım. Şarapla iyi bir ikili olmadığımızı kabul etmenin zamanı gelmişti sanırım. Ama önce buzdolabında kalanları bitirmek daha iyi olabilirdi.

"Gözde Hanım?"

"Tabii, içeri alın lütfen, teşekkür ederim."

Kapadıktan sonra telefonumun kilidini açtım. Cemre on yüz bin milyon küfür göndermişti. Kadının yoldayken lokasyonla ilgili sorduğu her soru cevapsız, "gelirken bir şey alayım mı" cümlesi öksüz kalmıştı. Ve sanırım güvenliğin ilk arayışında da uyanmamıştım. Evet, dünya yansa uyanmayan biriyim. Ve uyandığımda biraz agresifim. Ve umarım Cemre bu detayı unutmaz.

Kapının önünde dikildiğimi kapı zili yeniden çalınca fark ettim. Yüzüme herhangi bir gülümseme oturtmadım. Hayatı henüz o kadar sevmiyordum. Kapıyı açtığımda Cemre gayet sakin bir şekilde içeri girdi. Bu doğasına tamamen tersti. Uyandığımda aksi olduğumu bilmesine rağmen tersti. Cemre düşündüklerimi duymuş gibi konuştu.

"Ayıldığında ağzına sıçıcam. Git bir duş al, ev de bok gibi kokuyor, ne yaptın içkiyle yerleri mi sildin?!"

Bu ağzıma sıçmayan haliydi evet. Sakince cevap verdim.

"Akşam yemeği için JOY diye bir mekâna rezervasyon yaptırdım. Seveceğini düşünüyorum."

Bunu söylemeyi beklemiyordum ama tam olarak uyanamadığımda sözsel tepkilerim de tutarlı olmayabiliyordu. Cemre de en az benim kadar tutarsızdı. Az önce bana söven kadın, birden Vikipedi'ye dönüşerek konuştu.

"Duymuştum. Baş şef aynı zamanda mekânın sahibiymiş. Fransa'da eğitim almış, hatta Michelin Yıldızı'nı alan bir restoranda uzun süre çalışmış."

Mekânı seçme sebebim orada bir türlü yer bulamayıp, sonra bunu inat haline getirmekti. En sonunda bir iptal sebebiyle iki kişilik masayı kaptığımda da büyük bir iş yapmışım gibi hissetmiştim. Buna karşılık Cemre ise adamın ve mekânın asla araştırmadığım özelliklerini önüme dökmüştü. Elitlikten gebereceğim gerçekten.

"T.C Kimlik numarası neymiş?"

"Siktir git duş al Gözde."

***

"Tadım menüleri çok ünlü. Biz de gittiğimizde ayrı ayrı yemek siparişi yerine tadım menülerinden gidebiliriz aslında. Küçük birer gurme oluruz."

Yüzümü kahveden çıkan buhara tutmuş, hala ayılamayan birkaç yerimi uyandırmayı denerken Cemre de hala allahın cezası yer hakkında konuşuyordu. Plajın restoran bölümünde günün keyfini çıkarmak ya da denize girmek varken kadın bana nerdeyse mekânın tuvaletlerini anlatacak kadar delirmişti.

GÖZDEWhere stories live. Discover now