Kırk beş

6K 455 73
                                    

Deniz'den;

Omuzlarından tutup sarstığım Nazlı'yı elimden Aziz aldı.

Kendimi kaybetmiş bir şekilde Nazlı'ya Umut'un kaybolmasının hesabını sormuştum.

Ama kaç dakikadır bilmiyordum.

Yüzümü avuçlarının arasına alıp dikkatimi kendisine vermemi sağladı.

-Umut'u bulacağız, tamam mı?

-Ya..
Ya başına birşey-

-Sakın devam etme! Öyle birşey olmayacak. Hadi çıkalım..

-Dur Aziz ben de geleyim sizinle.

-Gerek yok Sedat abi.

-Ne demek gerek yok oğlum, izin ver Sedatta sizinle gelsin.

-Gerek yok baba, biz bakılması gereken her yere Deniz ile bakacağız. Sedat abi sen de Yılmaz ve diğer adamlara haber ver, her yere baksınlar. Mehmet senden parkın etrafında ki ve yakınlarında ki bütün kamera kayıtlarını istiyorum.

-Tamam kardeşim ben hemen hallediyorum.

-Hadi çıkalım.

Diyerek soğuk kanlılığını korur bir şekilde elimden tutup arabaya doğru götürdü beni.

Arabaya bindiğimizde ben ön koltukta hala ağlarken arabayı çalıştırıp biraz ilerledikten sonra aniden frene bastı.

-Bana bak!

-

-Deniz bana bak!

İşaret ve baş parmağı ile çenemi kavarayıp bakışlarımı ona çevirmemi sağladı.

-Umut'u bulacağız bunu biliyorsun değil mi? Aksinin olmayacağını biliyorsun, değil mi?

-Gidelim lütfen Aziz. Burada durduğumuz her saniye zaman kaybediyoruz.

Arabayı tekrar çalıştırıp yola çıktık. Parka vardığımızda her yeri didik didik arasak da, ismini bağıra bağıra seslensekte hiçbir yerde tek bir izine rastalamamıştık.

Parkın yakınlarında gördüğümüz her kese resmini gösterip karşımıza çıkan her market ve dükkanlara tek tek girmiştik.

Saatler geçmesine rağmen Umuttan hala bir iz yoktu ve hava karardığında mecbur konağa dönmek için arabaya oturduk.

Belki geri gelir diye parktan ayrılmak istemesem de Aziz arabaya binmem için ikna etmişti.

Konağın kapısından çaresizce içeri girdiğimizde herkes etrafımızda toplandı.

-Torunum..nerede torunum?

Beyhan hanım'ın söylediklerine karşı verecek herhangi bir cevabımız yoktu.

Saatler geçmiş, ne bizden ne Mehmet'in bulduğu kamera kayıtlarından ne Sedat'ın başında olduğu adamlardan herhangi bir haber çıkmamıştı.

Herkes yavaş yavaş odasına çekildiğinde avluda ağlamaktan bitkin düşmüş ben ve bana güç vermeye çalışan Aziz kalmıştık..

-Daha ne kadar oturmayı düşünüyorsun burada?

-Geçmeyeceğim odaya. Umut sokakta mı, üşüyor mu, aç mı , tok mu bilmeden nasıl sıcacık odamda uyuyabilirim ki?

-Umut'a bu şekilde ulaşamayız biliyorsun değil mi? Benim canım yanmıyor mu sanıyorsun, ağlamak istemiyor muyum sanıyorsun? Bu şekilde ne bana ne oğlumuza yardım edemezsin.

Oğlumuz...

O bizim oğlumuzdu. Aziz'in olduğu kadar benim de canımın bir parçasıydı artık.

Can bağım vardı onunla..

Düşmanın Oğlu - GayWhere stories live. Discover now