36| Hezeyan Esareti

111 6 0
                                    

Valla geldik biz!

(BABALAR SÖZÜNÜ TUTAR)

Sevgili okurum, bu bölüm geçmişe ve geleceğe ışık tutan detaylı bir bölüm. Senden ricam, sindire sindire okuyup, her kelimesine 'acaba' sorusuyla yaklaşman. Oldukça uzun, sindire sindire oku. 

Bir daha ki bölüm nasipse 14 Ocak 2024'de, yani seneye gelecek ^-^

Oy vermiyorsunuz, alınıyorum efenim. OY VERMEYİ UNUTMAYALIM!


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



İnsan kaç kez soğuk olmadan üşürdü? İnsan kaç kez ateş olmadan yanardı? Kaç kez kalbine aklına, ruhuna, yüreğine kor alevler düşerdi? Yaşadığı hayat boyunca kaç kez paramparça olurdu? Kaç kez dağılır, yıkılır, savrulur, yaralanırdı? 

Yan. Yangın. Yak. Yakıl. 

Çok kez üstümde kalın giysilerim varken üşümüştüm. Çok kez etrafımda ateş olmamasına rağmen yanmıştım. Aklıma, ruhuma, yüreğime kor alevler o kadar çok düşmüştü ki, saymayı bırakmıştım. Bir çok kez paramparça olmuştum. Parçalarım dört bir yana dağılmıştı. Yeri geldiğinde toplayamadığım, toplamaya gücümün yetmediği anlar olmuştu. Sayamadığım kadar çok dağılmış, yıkılmış, savrulmuş, yaralanmıştım. 

Yine, üşüyordum. Soğuk. Çok soğuk. 29 Eylül'ler üşütürdü, buz kestirirdi. Ancak bu sefer hiç üşümediğim kadar titreye titreye üşüyordum. Uzuvlarım soğuğun zehirli tılsımıyla sarılmış, kirpiklerim bile buz kesmişti. Yıllar sonra karşıma yaralı bir çocukla çıkmıştı. Saklamadığı yaşlı gözlerinin içinde ki çocukluk, bir giz değildi. Bir tek bana sır olmayan o çocukluk, yıkılmış bir enkazdı. Paramparça. Annesi gözlerinin önünde, sırf kendisi bu dünyada yaşadığı için öldürülmüştü. Yıllar geçse de üzerinden, acısı tıpkı o gece ki gibi tazeydi. Yaşanılan her şey, sanki bir kaç dakika önce yaşanmış gibiydi hala. 

Yine, yanıyordum. Cayır cayır, alev alev. Annemin yok olduğu aklıma her düştüğünde, cayır cayır olurdu her yerim. Her parçam savrulduğu yerden yanıp, kül olup, is kokardı. Ülkenin önemli albaylarından birinin karısı olmanın bedel payı, anneme esaret olarak düşmüştü. Herkes düşen bir pay vardı elbet. Ama masum bir anneye düşen en ağırıydı. Seni annene yaklaştıracağım adım adım. Ne yani, son mu bulacaktı annemin esareti, benim hasretim? Sen almadın mı zaten annemi de benden? Babam o korunaklı kafesin anahtarıydı. Sen kırdın anahtarı, aldılar benden annemi. 

Karşımdaydı, tüm acizliğiyle. Babamı öldüren tetiği çeken sağ eli zangır zangır titriyordu. Seyrek kirpiklerinin altında iki çift karanlık göz vardı. O gözlerin içinde ise, acizce, bırak yanında olayım diyen bir erkek çocuğu vardı. Benim yanımda olmak bedel ister, Ekim Balcı. Tıpkı senin yanında olmanın bedelleri olduğu gibi.  

ÖLÜM KOŞUCULARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin