16|Ölüm Kokan Bedenler

128 28 4
                                    

Tavada zıplayan mısırların çıkardığı sese hipnoz olmuşken, tırnaklarımı da tezgaha vurup, ritim tutuyordum. Kokusu içime garip bir heyecan sararken, aklım çocukluğuma kayıyordu. Yeni bir animasyon filminin fragmanını gördüğümde anneme söylerdim. O gün geldiğinde dakikalar öncesinde mısır patlatır ardından izlerdik. Reklam aralarında kritik yapar konuşurduk. Bir keresinde anneme,

"Keşke masallarda ki gibi hep mutlu olsak." Demiştim. Annem gülümseyip, saçlarımı okşadı. Gözlerime baktı. Ve iç çekti.

"Keşke güzel kızım. Ama yaşadığımız hayatta bu pek mümkün değil."

O anlar aklıma gelince gülümsedim. Annemin sıcaklığını babamın derin bakışlarını özlemiştim sanırım. İzmir'i özlemiştim. Kedilerimizi özlemiştim. Kısacası eski hayatıma geri dönmek istemiştim. Yorulmuştum. İstanbul'da gecelere kadar ders çalışmayı hayal ederken, şimdi Trabzon'daydım. Bunun için pişman değildim. Ama insanın memleket hasreti hep bir köşede kanayan yaraydı.

Telefon melodisi duyuyordum. Arka cebime elimi hızlıca ulaştırdığım da arayan kişi nefes vermeme sebep oldu.

"Nil"

Bu sefer reddetme gibi bir şansım olmazdı. Çağrıyı açıp, hopörlere verdim. Ve tavadan mısırları aldım.

"Kimle görüşüyorum? Alo ihanet hattımı?"

Sitemli sesi ufak bir kahkaha atmama sebep oldu. "Adım nasıl haine çıktı? Bunu nasıl başardın?" Dedim.

Benim sesim yapay bir siteme sahipti. "Benden habersiz manita yapıyorsun, söylemiyorsun üstüne üstlük eniştemiz ZENGİN!"

Derken bir nefes verdim. "O senin enişten değil. Benim sevgilim hiç değil! Ben İstanbul'da 3 kişilik bir grupla kalıyorum. Ekim'de grubun herhangi bir üyesi. Zengin olması umurumda değil. Ki zaten bizde apartmanda sıradan bir dairede yaşıyoruz" Tek nefeste bu kadar şeyi nasıl anlatmıştım?

"Umurunda mı değil!?" Dedi kızgın bir tonlama ile. "Kapıda adamlar duruyor. Güvenlikten sorumlu olduklarını söylüyorlar , bizzat ilgileniyorlar ve özel şoför var! Kızım doğruyu söyle mafyayla mı evlendin!?" Büyük bir kahkaha atarken söylediklerinde haklılık payı sezdim. Çünkü bu kadar ilgi ancak mafya dizilerinde olurdu.

"Evet mafya kocam ve ben çok mutluyuz. Buraya da tatile geldik. Ama çok durmayacağız çünkü kocam kumarhanelerinin başında durup, uyuşturucu sevkiyatları ile ilgilenmeli." Büyük bir kahkaha attım. "Hatta belinde silah taşıyor. Bana da kullanmayı öğretti. Ama onun kadar iyi değilim. Geçende birini alnından tekte vurdu ama görse-"

"Ay kes!" Sinirli bir tonlama ile söyledikleri ile ciddileştim." Bir şey söyledik bokunu çıkarma kızım istersen. Anladık!"

Bu kadar yalan ve arkadan iş çevirme yeterliydi.

"Neyse kapatıyorum." Ufak bir kahkaha attım. "Malum! Mafya kocam beni bekler" durdum. "Ha bu arada annemlere sakın bir şey söyleme. Onlar beni iki kişilik bir kız grubu ile kalıyorum sanıyor ve senide İstanbul'da ben ağırladım kendi evimde tamam mı?"

Karşı taraftan derin bir oflama geldi.
"Tamam. Merak etme. Söylemem." Telefonu hızlıca kapattım. Mısırları koyduğum kaseyi de alıp, arkama döndüm.

Ekim buradaydı. Kendini buzdolabına yaslamış, kollarını önünde birleştirmiş, tek kaşı kalkık, gözleri hafif kısık beni süzüyordu. "Mafya?"

"Hepsini duydun değil mi?" Başını evet anlamında ağır ağır sallarken utanmıştım. Konuyu kapatıp, üste çıkmalıydım. "Sende iyi alıştın beni dinlemeye!" Dedim çemkirerek.

ÖLÜM KOŞUCULARIWhere stories live. Discover now