28: Sevilmek

16K 1.4K 734
                                    

Teknik olarak bizim okulda çalmasa da ikinci dönem için ders zili duyulmuştu. Bugün yeni dönemin ilk günüydü ve evde olmanın rahatlığına alışmış biri için okula gelmek eziyetten başka bir şey değildi, ne yazık ki buradaki 'biri' bendim.

Dersten çıktıktan sonra kantine gelmiştik hep birlikte. Sonraki ders ise deneme saatiydi. Önceki tempoya son hızla geri dönmüştük anlayacağınız.

"Anılım sen iyice iyileştiğine eminsin değil mi?" diye sordu Beytullah.

Anıllarda kaldığım gecenin sabahı Beytullah ve Erkan eve baskın düzenleyerek Ceyda'nın bahsettiği kişinin kim olduğu konusunda bir sorgu başlatmaya yeltenmiş ancak Anıl'ın hasta olduğunu öğrendiklerinde kendilerini köşeye çekmek zorunda kalmışlardı. Yani masamızın bir sonraki gündemi her an Anıl'ın hoşlandığı kişi olabilirdi.

"Evet."

Beytullah büyük bir hevesle tekrar konuştu: "O zaman sıradaki konumuza geçebilir miyiz?"

"Neymiş sıradaki konu?" diye sordu Anıl kahvesinin sonunu içmeden hemen önce.

"Abi şu senin gönül mevzusu işte." dedi Erkan.

Anıl kolunu sandalyemin arkasına attı. "Zamanı gelince konuşuruz."

"Neyin zamanı?" Konuya ilgisiz görünsem de ben de sır gibi sakladığı bu kızı merak ediyordum, hem de gereğinden fazla.

Kahve gözler bana döndüğünde yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. "Sevgilim olduğunda konuşuruz," dedi ve diğerlerine döndü. "...anlamında söyledim. Eğer beni desteklerseniz daha çok heveslenirim."

"E hevesleneceksin tabii gülüm. Bunlar en güzel zamanlar."

"O hiç aşık olmamış ki nereden bilsin?" Beytullah'ın söylediğine bu şekilde atlamıştı Erkan.

"Yarrama bak, sen kaç kere aşık oldun?"

Erkan bu soru karşısında suspus olurken ben kolumdaki saate baktım. Sınıfa geçmeden önce bir tuvalete gitsem iyi olurdu. Son zamanlarda stresimi yönetmek konusunda daha iyiydim ve mide kramplarım hatrı sayılır bir şekilde azalmıştı ancak okuldaki deneme sınavları beni ayrı bir geriyordu her seferinde. Belki de eskiden kalma bir alışkanlıktı.

"Hadi kalkalım, sınav başlayacak birazdan." Anıl içimi okumuş gibi bu fikri ortaya attığında hep birlikte ayaklanmıştık.

"Diyeceğim diyeceğim unutuyorum." dedi Beytullah kolunu omzuma atmaya çalışırken. "Gözlerin açığa çıkınca ayrı bir havan oldu valla. Ben de renkli gözlü olmasaydım ışığımı çalıyorsun diye sürtüşme yaşayabilirdik." Merdivenleri çıkmaya başladığımızda çabası başarısız kalınca kolunu benden çekip saçını geriye doğru attı.

"Değil mi ya? Gözlerine bakınca içim açılıyor." Ulaş konuştuğunda tökezlemiştim, her anlamda. Çünkü ayağım önümdeki merdivene takılmıştı ve düşecek gibi olmuştum.

Neyse ki hemen arkamızdan gelen Anıl kolumu tutmuş ve belimden destekleyerek düşmemi engellemişti. "Dikkat et." dedikten sonra bana teşekkür edecek zaman tanımadan önüme geçti ve yürümeye devam etti.

"Bir dakika bir dakika sen hangi renkli gözden bahsediyorsun?" Erkan konuştuğunda dikkatimi ona verdim. "Siyah lan senin gözlerin."

"Ama sıradan bir siyah değil ki Erko. Patlıcan siyahı."

Ulaş kahkaha atmaya başladı. "Patlıcan moru değil miydi o?"

"Yoo, kim demiş? Benim gördüğüm bütün patlıcanlar siyahtı."

Anıl'a yetişip hırkasından tuttum, dikkatini çekmek için. Bana döndüğünde elimi çekmiştim. "Anlatırsam daha çok heveslenirim derken ne demek istedin? Kötü bir şey değil ki bu."

Atlantis • bxbWhere stories live. Discover now