otuz ikinci bölüm

5.6K 420 139
                                    

selamlarr yumuş yumuş olacağınız bir bölüme hoş geldinizzz😻😻

keyifli okumalarr!!

Huysuzca sindim etrafımı saran sıcaklığın merkezine. Saçlarımda ki ılık ılık akan rüzgar misali bir şeyler oluyor saç dibim gıdıklanıyordu. Kollarımın etrafını saran bir ten vardı.

Bunları düşünürken zihnimde ki perde kalkınca çapaklar yüzüne birbirine yapışan gözlerimi zorlukla araladım. Aynı saniyede suratımda da ılık rüzgar şeysinden hissettiğimde gözlerimi kaldırdım.

Bir çift çakırlar bana bakıyordu. Mavinin en güzel tonu, çakır renk gözler. Batuhan'ın gözleri. Gözleri dikkatle yüzüme bakarken dudaklarım kıpırdadı. Tebessüm ettim, büyüdü kocaman bir gülüşe dönüştü.

Bulaşı bir hastalık misali o da gülümsedi ve kollarını sıkılaştırdı. Bedenim mıknatıs misali ona doğru çekildi. Başım boynuna gömüldü. Kollarımı ona sarmak için kaldıracağım sıra hissettiğim ağrılar ile sızlandım.

Bedenimi geriye savurarak endişe dolu gözlerini çevirdi bana.

" Ne oldu? "

Kısık sesi ile nazlı nazlı dudaklarımı büzdüm.

" Kollarım acıyor. " dedim bende fısıltıyla. Neden fısıltılı sesler kullandığımızı bilmesemde bozmamıştım. Elini hafifçe kaldırdı, boynumda ki saçlarımı geriye attı. Yumuşak dokunuşları ile gözlerim doldu.

Ailen bile seni böyle narin sevmemişken, elin oğlu nasıl şefkat gösteriyor görüyor musun, Deniz?

İç sesimi tekme tokat kovan cümleleri oldu.

" Ağrı kesici getiricekler şimdi, az bekle tamam mı? " diye fısıldadığında büzülü dudaklarıma saniyelik bakışını yakalayınca kendimi toparlayarak başımı salladım hızla.

Gülümseyerek alnıma bir buse kondurdu. Geri çekilerek ellerini saçlarıma koydu ve nazikçe okşamaya başladı. Kedi gibi başımı eline sürtmem ile kıkırdadı. Bende kıkırdadım. Kıkır kıkır güldük.

" Ölüyorum anlasanaa, gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlarr! "

Gelen böğürme sesiyle gülüşlerimiz solarken bıkkınca birbirimize baktık. Başımı kaldırarak tepemizde ki salağa baktım.

" Mal mısın, Afra? Hayır bu sefer ciddi soruyorum da. " dediğimde sırıttı. Hiç düşünmedi. " Evet. " dedi arabaya konulan süs köpekleri gibi başını sallarken. Göz devirerek olduğumuz odaya baktım.

Hastane odası, hani şu haşır neşir olduğumuz hastane. Alıştı bu hastaneler bana. Valla.

Yine bir fark yoktu. Üç kişiydik her zaman ki gibi. Bir hastane odasına, yine üç kişiydik.

İçim titredi. Olanlar zihnime düştü, tüm vücudum titredi.

Titremimi hissetmesi ile güvenli kollar geç kalmadı. Sardı etrafımı, sakladı göğsüne. Bu kolların sesi olsa ' Evin benim. ' derdi. ' Evin benim senin, mabedin benim. Sığınacağın, seni koruyacak tek liman benim. '

Her şey fazla geldi bu sefer. Önce dudaklarım titredi, gözlerim doldukça doldu. Böğüre böğüre ağlama isteğim gün yüzüne çıktığında sanki anlamış gibi cümleler çıktı dudaklarından.

AŞİRET KIZIWhere stories live. Discover now