Anisa'nın Odası

2.9K 276 33
                                    

Şimdi yatakta yeni bir güne merhaba diyordum. Normalde hep üzerimde olan suçluluk duygusu artık hissettirmiyordu kendini. Çok çabuk kabullenmiştim belki de asıl Qi'nin ben oluğumu ama öğrendiğim anda üzerimdeki yük hafiflemişken bir de reddedip, isyan mı çıkaracaktım.

Yataktan kalkarak aynanın karşısındaki sandalyeye oturdum. Kendimi izliyordum. Bu zümrüt yeşili gözler, gül kırmızısı saçlar, kiraz dudaklar, süt gibi olan ten hepsi bana aitti. Bendim yani karşımdaki yüzün sahibi. Sonrada davetsiz bir misafir gibi dalmamıştım başkasının bedenine. Kendi bedenime girmiştim.

Ben kendime aşık aşık bakarken kapı çaldı, benim gir komutum ile birlikte odaya iki hizmetli girdi. Kendilerini tanıtmaya başladılar.

"burda kaldığınız süre boyunca size yardımcı olacağız leydim."

Burda yardımcılığımı Latte yapmayacaktı, sonuşta hep beraber bir tatile çıkmıştık birde kıza gel bana üstümü giyinmemde yardım mı et diyecektim?

Ben gene kendi kendime derin düşüncelere dalmışken çoktan üstümü giyinmiş ve kahvaltı için aşağı inmeye başlamıştım.

Ben merdivenlerden inerken lucas gözüktü gözüme.

"lucas, bekle" hızlıca yanına adımladım.

"naber yakışıklı korumam." lucas ona yakışıklı demem ile burnunu kaldırmış ve eline saçının içinden geçirmişti.

"iyi leydim, siz nasılsınız" ona hızlıca iyi olduğumu söylemiştim.

Sessiz sedasız yürürken sıkılmış ve ortaya rastgele bir konu atmaya karar vermiştim.

"lucas farkettin mi?" lucasa sır verir gibi sessiz sessiz fısıldıyarak yürüyordum.

"neyi leydim" oda meraklanmış bir şekilde fısıldamış ve yavaş adımlarla yanımda yürümeye başlamıştı.

"dedem diyorum. Yaşına rağmen hiç çökmemiş" dedim hayranlıkla. Adamın torunu vardı ama bir çok yaşıtıma taş çıkarırdı.

"bende farkettim acaba özel bir formülü mü var." lucas beni ciddi bir şekilde cevaplıyordu. İkimizde farketmiştik adamda ki olağanüstü cazibeyi. Hala bir çok takipçisi olduğuna emindim.

"umarum sadece geni ile alakalıdır ve o genler bende de vardır." o genlere sahip değilsem çok üzülürdüm.

Luas ile yemek salonuna geçene kadar dedemin pürürüssüz yüzünü eleştirmiştik ve en sonunda bu güzelliğini büyü sayesinde devam ettirebildiğine kanat getirmiştik. Yoksa böyle bir gen olması imkansızdı.

Büyük yemek salonunun kapısına geldiğimizde görevliler bizim için kapıyı açmış ve kafalarını eğerek selam vermişlerdi.

Salonda, lili, latte ve dük masanın etrafında oturmuş sohbet efiyorlardı. Alışık değildim bu ortama, normalde Lowell'lerin malikanesinde ben masaya geldiğimde herkes susar ve bana dik dik bakmaya başlardı. Şimdi ise karşımdaki insanlar içten bir gülümseme ile beni çağırıyorlardı.

"hadisenize, sizi beklicez diye açlıktan öldük burada." Lili bize hayıflanarak söylemişti bu sözleri.

"hadi ama Lili duyanda saatlerdir bizi bekliyorsunuz sanar" kıkırdadım ve Liliye göz kırptım.

" en son dün gece yemek yedim ama" somurtmuş bana trip atıyordu. İnsan best friendine trip atar mıydı be?

"tamam geldik, artık buradayız leydim. İstefiğiniz gibi karnınızı doyurabilirsiniz" Lucas'ın bıkmış sesi ile kıkırdamış ve dedemin çaprazında ki sandalyeye oturmuştum.

Romandaki Kötü Kadın Oldum! Where stories live. Discover now