Peri Qi

3K 308 27
                                    

Şimdi ne mi yapıyordum? Lucius'un fikrini hayata geçirmek için yetimhaneye doğru gidiyordum.

Karşımda Latte ve yanımda ise Lucas. Lucius un fikrini güzelce çalacaktık. Lucius gibi bir aptaldan nasıl böyle zekice bir fikir çıkmıştı acaba. Kafamda deli sorular.

Biraz zaman geçtikten sonra ,sonunda yetimhanenin önünde durmuştuk.

Karşımdaki yıkık dökük bir binadan oluşan yetimhaneye ve kapısında bize saygıyla selam veren iki ihtiyara baktım. Cidden burası bir yetimhane miydi. O kadar kötü gözüküyordu ki. Daha içerisine girmeden bile duvardaki rutubetleri görebiliyordum.

İhtiyarların selamı karşısında boş durmamış ve bizde selamımızı vermiştik.

"hoş geldiniz leydi Qi, şeref verdiniz" karşımdaki kadına baktım. Gelmemizden dolayı mutlu oldukları her hallerinden belli oluyordu.

"merhabalar. Yetimhanenin müdürü sizsizin herhalde" kadın beni reddederek konuştu.

"hayır müdürümüz içerdeler sizi bekliyorlar." pardon bir Lowell ailesinin ferdini ayağına gelmesi için mi bekliyor. Canına susamış herhalde.

"peki o halde, hadi bize yolu gösterin"

Yaşlı kadının ardından binanın içine giriş yaptık. İçerisi dışarıdan da beterdi.

"leydim bu yetimhanenin müdürü pek bir saygısız. Baksanıza sizi kapıda karşılamak yerine odasında bekliyor" haklı söze ne denir.

"öyle gözüküyor"

Kadının etrafın yıkık dökük olmasına rağmen aşırı lüks bir kapının önünde durdu. Pardon da böyle bir kapı bizim malikanede bile yoktur, hayırdır yani.

Kadın kapıyı ikikere tıklattı ve beklemeye başladı.

"neyi bekliyoruz" kadın tedirgin bir sesle konuştu.

"müdür müsait değil herhalde. İçeri girebilmemiz için bir komut vermedi" ne saçmalıyorlar müsait mi değil ben burda yatırım yapacak kişiyim benden daha önemli ne gibi Bi işi olabilir.

Karşımdaki yaşlı kadın istediği kadar gir komutunu bekleyebilirdi ama ben bekleyemezdim.

Kapıyı hiç sormadan ani bir hareket ile açarak odaya daldım.

Daldım fakat burası neresi. Resmen bambaşka bir yere girmiştim. Az önceki gördüğüm yıkık dökük binanın aksine burası oldukça lükstü. Etrafta son derece pahalı mobilyalar. Son üretilen büyülü eşyalar. Burası cidden bir bağışa ihtiyaç duyuyor gibi durmuyordu.

"kim bu saygısız" diyerek bağıran; bücür, şişko adama baktım.

"Qi Lowell. Bağış için geldim" diyerek odanın ortasındaki koltuklardan birine son derece asil bir şekilde oturdum.

"hoş geldiniz fakat saygıdan yoksun musunuz. Size daha odaya girebileceğinizi söylemedim"

"pardon ama buradaki patronun sen olduğunu düşünüyor olabilir misin. Eğer öyle bir düşüncen varsa düzelteyim burda patron benim ve patronlar gir komutunu duymak için kapının dışında beklemezler."

Karşımdaki adama baktım, beni pekte takıyor gibi durmuyordu. Bizi buraya getiren kadınlardan birine iki kahve getirmesini söylemiş ve karşıma oturmuştu.

" lütfen birdahakine daha saygılı olun leydim herkes benim gibi alttan almaz" vay bücürümüze bak sen hele. Cidden kendini patron olarak görüyor demekki.

Lucas'ı yanıma çağırdım ve kulağına yapmasını istediğim bir kaç şey söyledim ve onu yetimhanenin dışına yolladım.

Bu tarz bir adamla uzun uzadıya konuşmak istemiyordum o yüzden direk ana konuya atladım.

Romandaki Kötü Kadın Oldum! Donde viven las historias. Descúbrelo ahora