18

3.4K 490 811
                                    

🪦

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🪦

Hoseok ve Hwan'ın gidişinin üzerinden geçen üçüncü gündü. Hava kasvetli ve yağmurluydu. İnsanlar tedirgin ve mutsuz bir şekilde yaşamayı sürdürüyor, söylenen her kelime ağızda nahoş, acı bir tat bırakıyor, alınan nefesler pişmanlıkla havaya karışıyordu.

Yoongi çok değerli iki askerini kaybetmesinin yanında çok değerli iki dostunu da kaybetmişti.

Jungkook, hyungunu, omegalar eşlerini, köy ise kahramanlarını kaybetmişti. Vatanları uğruna bilmedikleri topraklara gönülsüzce yollanan alfalar zalim sebepler uğruna göçüp gitmişti ve işte burası da Jungkook'un isyanının başladığı yerdi. Bu düzene karşı çıkmayı hiç bu kadar yürekten istememişti. Aradan geçen üç günde düşünecek epey vakti olmuş, geceleri gözüne uyku girmeyince soluğu en güvende hissettiği yerde, yüksek korumalı bir çelik konteynerin içine kurulan mühimmat stoğunun yanında bulmuştu. Silahlar ve bombalar arasında oturup babasının hediyesi olan çakıyı bilerken her akşam farklı intikam planları kurarak failleri kafasında milyon kez öldürmüştü.

Hwan ve Hoseok'un intikamını almadan ona rahat nefes yoktu. Üç gündür perişan bir haldeydi, ne askerleri ne de omegalarını yanına yaklaştırmıyor patlamak üzere olan bir saatli bombaymış gibi herkesi kendinden uzaklaştırıyordu.

Zihninde dönen tek isim Taehyung'tu. Onu hastaneden beri hiç görmemişti çünkü ondan da uzak duruyordu. Şehirden gelecek denetmen kafilesiyse umurunda bile değildi, o sadece saklanmak istiyordu.

Hyungu olmadan dünya daha da berbat bir yerdi ve bununla baş edemiyordu. Ama etmesi gerekecekti. Asker olmadan önce ve sonra pek çok kez kayıplarla yüzleşmişti. Ona ihanet edenler de olmuştu, onu yarı yolda bırakanlar da. Annesi onu yağmurlu bir günde henüz ufacık bir çocukken bırakıp gittiğinde, polisler babasını gözleri önünde yakaladıklarında ve onu seneler sonra kurşuna dizerek öldürdüklerinde, yetiştirme yurtlarından askerliğe uzanan azap dolu yolculuğunda...

İnsanlara güvenmemesi gerektiğini öğrendi. Böyle düşünmeye başladığında bir süre insanlara tamamen sırt çevirmişti, kendini abisi yerine koyan Yoongi'den başka kimseye güvenmemişti ancak sonra Hoseok ile tanışmıştı.

Şimdi o da gitmişti. Hem de öyle bir yere gitmişti ki Jungkook onu asla bulamayacağını biliyordu. Yoksa ne yapar ne eder bulurdu.

Üçüncü gün en zoruydu. Çünkü Jungkook sonunda hyungunun ölümünü kabullendi, buna zorunda bırakıldı. Islak toprağın üzerine dikilen ince uzun mermerdeki isim ona aitti.

Jung Hoseok.

Yutkundu. Bu histen nefret ediyordu. Üç gündür boğuştuğu ancak bir türlü mağlup edemediği o tıkanmışlık, boğazında güçlü, ağır yumrular meydana getiriyor ve konuşmasını, nefes almasını  engelliyordu.

Bir alfaya ilk öğretilen şey zorluklar karşısında yıkılmadan ayakta durması ve asla gözyaşı dökmemesidir, gözyaşları zayıflar içindir. Bu, onları daha dirayetli ve sağlam yapmanın ilk şartıydı. Jungkook da buna uyuyordu. Hiçbir zaman gözyaşlarını rahatça dışarı bırakamamanın ağırlığı şimdi omuzlarını düşürüyordu.

Baby Blue | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin