30

3.1K 415 562
                                    

ne çabuk 30 bölüm olduk böyle...fici çoktan yarılamışız. Bu bölümde atışmalar, tatlış diyaloglar, hüzün kahkaha acı ne ararsanız var🫢

 Bu bölümde atışmalar, tatlış diyaloglar, hüzün kahkaha acı ne ararsanız var🫢

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🥟

Namjoon karakolun giriş katındaki koğuşlara giden loş aydınlatmalarla ışıklandırılmış koridordu tek başına aştı. Hayatı boyunca soğuk kanlılığını korumayı bilmiş ve bu özelliği onu cephede dahi öne çıkaran asıl unsur olmuştu fakat şimdi dayanıklı yüreği korkuyla titriyor ve ayakları adeta geri geri gidiyordu.

Bu işi tereyağından kıl çeker gibi sessizce halletmesi gerekecekti. Jungkook'un hapse girmesi ve Yoongi'nin çabucak ayaklanamayacak kadar ağır yaralanmasıyla emir komuta zincirinde keskin bir değişim olmuş dolayısıyla da tüm sorumluluk en kıdemli asker olarak ona geçmişti. Köyde her şey öyle hızlı olup bitiyordu ki Namjoon bazen kendini cephedeymiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu.

Yoongi ile çok önemli bir meseleden konuşmuşlardı. Ona sırrından söz ettiğinde Namjoon dilini yutmuşa dönse de hızlıca toparlanmıştı çünkü başka çaresi yoktu. Teğmenini kurtarmak için elinden geleni yapmalıydı, teğmen köyde bir tek ona güvenebileceğini, artık herkesten şüphelendiğini söylemişti. Haklıydı da. Başına gelen talihsiz olayın failini bulmaya çalışırken sıkıntı çekeceklerdi.

Ama en azından Yoongi hayattaydı ve gün geçtikçe daha iyi olacaktı.

Aksini düşünmek bile kabus gibiydi. Eğer köyde bir delta olmasaydı - ki bunun olması çok küçük bir ihtimaldi- kuşkusuz Yoongi'nin başına gelecekler hiç iç açıcı olmazdı. Panzehrin şehirden köye ulaşması günler alacak bu süre içinde de Yoongi günden güne eriyecek belki de kurtarılması imkansız bir duruma düşecekti.

Eğer hâlâ yukarıda bir yerlerdeyse Tanrıya şükrediyordu Namjoon. Köy bu türden bir krizi daha kaldıramazdı, keza kendisi de öyle. Ve tabii bir de Jimin vardı, köyün sevimli, zararsız, sevgi dolu omegası. Yoongi'yi kaybederse mahvolurdu,

Namjoon hücre kapısının önüne geldiğinde göğsünü kabartan derin bir nefes aldı. Elindeki küçük çantada gerekli tüm medikal malzemeler vardı, çantanın deri kulpunu sıktı. İçeri girmeye hazır mıydı emin değildi ama zaman daralıyordu. Başını salladığında asker kilidi büyük bir anahtarla açtı. Gördüğü manzara ilk anda afallamasına neden olsa da  tepki göstermeden önce askeri yollaması gerektiğini biliyordu. "Bundan sonrasını ben hallederim, gidebilirsin Subay Hoo."

Asker yavaş adımlarla koridorda uzaklaştı.

Namjoon artık delta ve onun ruh eşiyle yalnızdı.

Ortada deltanın varlığını biraz bile açık edecek herhangi bir koku yoktu. Jungkook kendini profesyonelce gizlemeyi ve kokusunu örtmeyi öğrenmişti kuşkusuz, yoksa bunlarca yıl herkesi nasıl aldatırdı ki?

Baby Blue | yoonminWhere stories live. Discover now