Ciaran

11 4 0
                                    

"Ee, Uyuyan Güzel? Uyandın mı? Çok yazık, seni ben öperek uyandıracaktım."

Gözlerimi kırpıştırdım ve birden doğruldum. O hızla kafamı arabanın alçak tavanına çarptım.

"Aman, heyecanlanma prenses." Donakalmıştım. Hâlâ rüya mı görüyordum? Ama kafam çok acıyordu. Acı tamamen gerçekti. Buna rağmen imkânsızdı... "Ciaran?" Karşımdaki Johnny Depp olsa bu kadar şaşırmazdım herhalde. "Ciaran? Gerçekten sen misin?"

"Ta kendisi." Bembeyaz düzgün dişlerini gösterip güldü.

Çabucak çıktım arabadan. Bekçilerimiz yerlere saçılmış yatıyorlardı. Anlamıştım. Ciaran bizi kurtarmıştı. "Aman Tanrım, Ciaran!" Boynuna atıldım, iyice kendine çekti beni. Gerçekten de oydu. Karl Lagerfeld parfümünün kokusunu alıyordum. Boynumda nefesini, inip kalkan göğsünü, elini sırtımdan aşağıya popoma kaydırırken bastırdığı gülüşünü hissediyordum.

"Seni öpemedim ama burası da fena değil" diye mırıldandı boynumda.
Hemen çektim kendimi, söylediklerine ve hareketlerine aldırış etmedim. "Ne işin var burada? Beni nasıl buldun? Adamların hepsini tek başına mı hakladın?" Ciaran ellerini omuzlarıma koydu. "Yavaş, Uyuyan Güzel, sırayla. Her şeyi hesaba katmıştım ama seni değil. İyi misin?"

Başımı salladım. Başka bir düşünce diğerlerini bastırdı. "Ne arıyorsun burada?" diye sordum kafamı toparlayıp. "Yoksa sen de mi...?" Durakladım. O kelimeyi yüksek sesle söyleyemiyordum. Çok saçmaydı. Gerçek dışıydı. Üstelik Karl da yanımızdaydı. En azından öyle umuyordum. Yerde yatan adamların arasında onu göremeyince "Karl nerede?" diye sordum. Ciaran'ın ellerinden kurtulup telaşla etrafima bakınmaya başladım. Ona bir şey mi olmuştu yoksa?

"Buradayım" diye zayıf bir ses duydum. Hâlâ arabanın içinde oturuyordu. En dip köşeye büzülmüş kuşkulu gözlerle bize bakıyordu.

"Karl, buraya gel, seni biriyle tanıştırmak istiyorum" deyip elimi uzattım. Karl kımıldamadı. Elimi çektim. Ne de olsa on yaşındaydı. "Bu Ciaran, bir arkadaşım.... eee, Britanya'dan. Gel bak, bizi o kurtardı. Bizi geri götürecek!"

Nedense Karl zafer çığlıkları atmadı. Ağır ağır sürünerek çıktı arabadan. Yerde dağınık yatan adamlara bakıp susmaya devam etti. Herhalde, bir adamın tek başına yedi güçlü kuvvetli adamı nasıl etkisiz hale getirdiğini soruyordu kendine. Bunu ben de merak ediyordum. Özellikle de beni uyandırmadan nasıl becerebildiğini.
Ciaran'a baktım.

"Sonra anlatırım" dedi.

Böylece bir soru yanıtlanmış oldu. Ona baktığımda düşüncelerimi okuyabiliyordu.

PAN'IN GİZLİ VASİYETİ (1. Kitap)Where stories live. Discover now