Yıldızlar Kulübü Eziklere Karşı

31 6 1
                                    


"Buraya kadarmış" dedi Nicole ve kantinin diğer köşesindeki Yıldızlar Kulübü'ne baktı. Sözleri hayal kırıklığından çok bir tespit gibiydi. Lee, Jack, Ava ve Cynthia'nın yanına oturmuş gülerek onlarla sohbet ediyordu.

"Eğer bir gün Felicity gibi davranacak olursam lütfen bana vurun" dedim ve kolunu Lee'ye dolayıp ağzının içine düşecekmiş gibi onu dinleyen Felicity'ye baktım. "Merak etme" dedi Jayden "Prens Harry önünde diz çöküp sadakat yemini etse yine de böyle davranmazsın."

Şaşkınlıkla baktım. "Övgü mü, yergi mi bu şimdi? Sence ben âşık olamaz mıyım?"

Jayden kayıtsızca yemeğe devam etti. "Hayır, yani, bence bu tür bir ergen davranışı için fazlasıyla olgunsun. Tıpkı benim gibi."

İltifat mı aldım, hakarete mi uğradım, hâlâ anlamamıştım. Arkadaşlarım romantizmden bu kadar uzak olduğumu mu düşünüyordu? Herhalde öyleydi ki hiçbiri Jayden'a karşı çıkmadı.

"Hey, beyaz atlı prensle henüz karşılaşmamış olmam âşık olamayacağım anlamına gelmez" diye itiraz ettim heyecanla.
Sanki az önce Westminster Horton Koleji'nin okul sözcüsü olmak istediğimi açıklamışım gibi, hepsi şöyle bir durup gözlerini bana dikti. İlk kendine gelen Phyllis'ti. "Kimse öyle demek istemedi. Tabii ki âşık olabilirsin" dedi ve teselli edercesine elimi okşadı. "Kimmiş o beyaz atlı prensle karşılaşan?" diye sordu Nicole merakla. Corey ile Jayden bir şeyler kaçırıyormuş endişesiyle öne doğru eğildiler. Köşeye sıkıştırılmış bir tavşanın neler hissettiğini anlıyordum artık.

"Karşılaşırsam söylerim sana" diyerek hızla yemeğimi yemeye koyuldum. Maalesef ne olduğunu unutmuştum. Tiksintiyle yüzümü buruşturdum. Türlü hiç bana göre değildi.

Son iki dersin arasında hademeyi bulup ondan dolabımın bozuk kilidini onarmasını istedim. Okulda beni aşağılamayan birkaç kişiden biriydi o. Içtenlikle hemen halledeceğine söz verip bana yeni bir anahtar verdi. Derse yetişmek için uzaklaştım ama kilidi değiştirmek için bana ihtiyacı olmamasına üzüldüm.

Son ders her çarşamba olduğu gibiydi: Bitmek bilmeyen tarihlerin Bayan Crobb tarafından monoton bir tekerleme gibi sıralandığı tarih dersi. Ispanyol donanmasının 1588'deki yenilgisini önceden okumamış olsam öğretmenimizin bu sonsuz monoloğunun arasından çekip çıkartamazdım.

Her zaman olduğu gibi yalnız oturuyordum. Felicity, Lee'nin peşini bırakmamıştı.

Şaşırmamıştım ama. Gerçekten. Lee gibi birinin Ezikler'le takılmayacağı baştan belliydi zaten. En sonunda zil çaldığında Lee'yi gözden kaybettim.

"Gelecek ders Bayan Crobb için mutlaka bir görev bulmamız lazım" diye yakındı Nicole sınıftan çıkarken. "Benim hayal gücüm ona yetmiyor" dedi Corey. "Ee, ne yapıyorsunuz? Bende bir DVD akşamı yapalım mı? Filmi siz kızlar seçebilirsiniz. Ama lütfen vampirli olmasın."

Kulağa hoş geliyordu. Hepimiz kabul ettik ve ayrıldık. Çıkış yerine koridora yürüyünce Jayden, "Nereye City?" diye sordu.

"Dolabıma" deyip onlara el salladım. "Kirli tişörtlerimi eve götürmem lazım. Görüşürüz!"

Üzerime doğru gelen öğrencileri aşmam epey bir zaman aldı. Belki de doğruca eve gitmeliydim, Corey'nin tişörtündeki "Seks Tanrısı"na yapılan yorumlar dayanılmaz olmuştu çünkü.

Neyse ki çıkışlar yavaş yavaş boşaldı ve koca binada neredeyse tek başıma kaldım. Neredeyse çünkü dolabımın yanında tutkuyla birbirine sarılmış bir çift ateşli bir şekilde öpüşüyordu. Felicity tüm bedenini Lee'ninkine yapıştırıp onu dolaba doğru sıkıştırmıştı. Lee'yi emerek içine çekecekmiş gibi görünüyordu. Hiç ses çıkartmadığımdan emindim ama yine de Lee beni gördü ve doğrudan gözlerimin içine baktı.

PAN'IN GİZLİ VASİYETİ (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin