41. Bölüm: KALBE AKAN ZİFİR

En başından başla
                                    

"Babanın intiharında olay yerinde bulunan şiir annenin elindeydi. Yani Nur Özer'in."

Yavuz'un annesinin ismini ilk defa duyuyordum.

"Ve olay yerine gelindiğinde annenin aklı yerinde değildi. Cinnet geçirmiş bir durumdaydı. Bir komşunuzun silah sesi duyduğunu ihbar etmesiyle gitmiştik olay yerine." Bakışlarımı tepkisini ölçmek için Yavuz'a çevirdiğimde yüzünde mimik oynamamıştı. Annesinin acı hikayesini dinlemek şu an kalbimi acıtmaya başlamıştı. Yavuz'un içindeki deşilen yaraları düşünmek acıyan kalbimi daha da dağlıyordu. "Baban kendini asmıştı. Kardeşin silahla ölmüştü." Gözlerini Yavuz'a kaldırıp devam etti. "Kısaca bu dosyadaki her şey doğru. Bir yer hariç."

Dosyayı açıp birkaç sayfa çevirdikten sonra durup göz gezdirdi. "Kız kardeşinin göğsündeki atış uzaklığı yakın mesafede. Kurşunun girdiği yerde mesafeye göre metal parçacıkları bırakması gerekiyor ve bunların hepsi doğru."

"Sadede gel." Yavuz bakışlarını bir an olsun adamdan ayırmamış, çenesi kasılmıştı. "Söylediklerinin hepsinin doğru olduğunu ben de biliyorum."

"Evet... Zeki bir adamsın." Dosyayı kapatıp parmaklarını birbirine kenetledi. "Kız kardeşinin parmak izi vardı silahta. Dosyada bu da var fakat bu dosyaya katmadığım tek şey annenin de parmak izi."

Hayır...

Tahmin ettiğim şeyi duymak istemiyordum. Bu çok... Çok ağır bir gerçekti Yavuz için.

Bakışlarımı Yavuz'a çevirdiğimde yüzündeki mimikler ve soğuk bakışları değişmese de yutkunduğunu fark etmiştim. "O zamanki verilere göre silahın namlusu kız kardeşine dönüktü. Ve annenin parmak izi tabanca kabzasında, gövde kısmında vardı." Nefesini yavaşça dışarıya verdi. "Ve tetikte kız kardeşinin parmak iziyle beraber... Bu da demek oluyor ki kız kardeşin annen ve kendisi arasında bir çekişmede öldü."

Yani, kazayla...

Yavuz'un annesi... Bu yüzden delirmişti...

Bu... Bir anne için korkunç bir şey olmalıydı ve Yavuz'un şu an öğrendiğimiz gerçeklerle içinde kopan fırtınaları düşünemiyordum bile.

"O parmak izini sildin..." Sesinin donukluğu beni daha da gererken Önder Gümüşay konuşmasına devam etti.

"Kız kardeşin belki de intihar edecekti. Uzaklığın böyle olmasının sebebi bu. Yani annenin parmak izinin olmasının sebebi muhtemelen engel olmaya çalışması. Baban da intihar etmişti. Kız kardeşinin ölümü ise ondan önce gözükse de boğulma süreci ve kız kardeşinin kalbine direkt bir kurşun girmesini karşılaştırırsak baban daha önce ölüme itti kendini. Annen ise zaten..." Derin bir nefes alıp bakışlarını indirdi. "Böyle bir durum karşısında akıl sağlığını koruması zaten mucize gibi bir şey olurdu. Biz geldiğimizde annen cinnet geçirmiş bir vaziyetteydi."

Yavuz'un aniden yerinden kalkıp masanın önüne atılmasıyla yerimden hızla doğruldum. Ne olduğunu anlayamadan Yavuz masanın üzerindeki fincanı sağ taraftaki duvara hızla fırlatıp parçalanmasına sebep olmuştu. Kalbim bu anın gerginliğiyle hızlanmaya başlamışken Yavuz'un bağırışıyla yerimde kaskatı kesildim.

"O izleri neden rapora işlettirmedin orospu çocuğu?! Söyle!" Adama uzanıp oturduğu sandalyede yakalarından havaya kaldırıp kendine yaklaştırmıştı.

Önder Gümüşay ellerini Yavuz'un bileğine sarmış, sakin gözükmeye çalışsa da bakışlarındaki korku kendini ele veriyordu. "Anlatacağım... Sakin ol."

Sakin ol... Bu cümle hayatında böyle bir bilinmezlikle yaşamış bir kişi için ne kadar gereksizdi. Bu cümle, şu an Yavuz'a söylenecek son cümleydi. Çünkü yıllarca bir arafta cebelleşen bir adam gerçeklere bu kadar yaklaşmışken o gerçekler cehennemden bir bahçe de olsa sakin olması en son istenilecek şeydi.

ÖLÜMCÜL SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin