18. Bölüm: AVCILIK ZAMANI

29.4K 1.7K 2.4K
                                    

Herkese selam

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Herkese selam. Bu bölüm biraz sinirleneceksiniz. Kendinize papatya çayı hazırlayıp öyle okuyun derim(:

Öncelikle bölüme girmeden bir onceki bölümümde duyurumu dikkate alarak bana yorum yapan okuyucularıma çok teşekkür ederek yorumlarını samimi bulduğum iki okuyucuma bu bölümü ithaf etmek istiyorum.

O iki okuyucum: SudenazBilmez675
Ve HavvaYlmaz814

Bu bölüm bolca içinizdeki psikopatlığı satırlara dökebilirsiniz.

Önce simgemiz olan göz emojimizi buraya bırakıp bölüme geçelim.

Bir aslan bir geyiği doğası gereği avlardı. Bir yılan, fareyi; bir kurt, koyunu... Örnekler bu şekilde giderdi. Hepsi farklı ırkın farkı canlılarıydı. Bu onları suçlu ya da masum yapmazdı. Peki bir insan bir insanı avlarken ne kadar masumdu? Aynı türün birbirine kurduğu tuzak; bir hayvanın kendi familyasından farklı bir hayvana tuzak kurmasından daha tehlikeliydi. Bu tehlikeli oyunda masumlar avsa son kaçınılmazdı. Ama ya masumlar avcıysa? İki seçenek vardı ya hedefine ulaşacaktın ya da av olacaktın. Çünkü yaşadığımız bu evrende kötüler her zaman daha güçlüydü. Onlar da merhamet ya da vicdan yoktu.

Vicdanı olmayanın tuzağı avcı olmaktan kurtulana kadardı. Ve bu da masumların, avcı olacakken av olan suçlulara kurduğu tuzakla olabilirdi.

Zaman vicdanı olmayan bir avcıydı. Kurduğu tuzaklara itaat edersen belki de onu avlayabilirdin.

Zaman, gurursuzlara acırdı. Kendine boyun eğenlere...

Zaman, vahşi bir avcıydı. Kendine itaat etmeyenlere...

Gökyüzünün kasveti, ayın berraklığıyla sevişirken güneş; ışıklarını yavaşça aralarından çekip karanlıkla dans ettirmeye başlamıştı. Sokak lambaları yeni yeni caddeleri aydınlatmaya başlamış, güneş ve ay yerlerine misafir olurken kesişmişlerdi.

Arabanın gazına yüklenen Yavuz'a baktığımda kısık gözleriyle yola odaklanmıştı. Başımıza gelen ufak(!) vakadan sonra geç kalmamak için arabayı hızlı sürüyordu. Navigasyonun gösterdiğine göre yaklaşık on iki dakika sonra Gökçe'nin evinin önündeydik.

Bakışlarımı ondan çekip camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Sessizlik ruhunu arabaya yerleştirmişken onu kovan Yavuz oldu.

"Korktun mu?"

Sorduğu soruyla kaşlarım çatılırken bakışlarımı ona çevirdim. Gözleri yoldaydı. "Anlamadım?"

Bakışlarını yoldan ayırmayarak sıkıntıyla nefesini verdi. Gergin gibiydi. "Yani duş alırken... Çok korktun mu?"

ÖLÜMCÜL SIRWhere stories live. Discover now