17. Bölüm: CAM KIRIĞI

31.7K 2.4K 2K
                                    

Lütfen bu kısmı okumadan geçmeyin!

Öncelikle hepinizin geçmiş bayramını kutlarım. Bayram dolayısıyla yoğundum ve hâliyle yaklaşık iki haftadır bölüm atamadım. Fakat sizlerle bir problemimi paylaşmak istiyorum.

İnanın bölüm yazarken herkes gibi ben de çok emek veriyorum ve emeklerimin karşılığını alamadığımı düşünüyorum. Fazlasıyla oy ve yorum alamadığım için sıralamada yükselemiyorum. Bu da daha az okuyucu ve benim moodumun düşmesi demek.

Hâl bu şekilde olunca ister istemez bölüm yazarken içimdeki aşk sönüyor. Elim klavyeye zor gidiyor. Wattpad'in adaletsizliği yetmezmiş gibi okurlarımın sessizliği moodumun daha da düşmesine sebep oluyor.

Bu bölümü okuyan okurlarım. Son cümlelerimi de sizlerle paylaşarak bölüme geçiyorum.

Eğer bu bölüme kadar gelip okuduysanız kitap sizi çekmiş demektir. Emeğimin karşılığını vermenizi diliyorum. Oy ve özellikle yorum yaparak destek olabilirsiniz.

Hayalet okuyucu olmayın🙏🏻

Hadi buraya kitabımızı temsilen göz simgesi koyalım. İlk göz Şair'den ehehe ;)

《》

Heyecanla okuyacağınız bir bölüm olacak...

Keyifle okuyun❣

Medyaya eklediğim müzikle okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Özellikle Ezgi'nin bakış açısıyla yazılmış kısımda şarkıyı indirip okumaya başlayın.

****

Yaşamdaki en büyük karmaşa insanın kendisiydi aslında. Zaman en büyük ilaç olmasına rağmen zehrini insana nakşederek sabretmesini istiyordu. Ya sonunda o ilaca ulaşacaktın ya da kendin ilaç olacaktın. İnsan, kendine ilaç olsa bile başkalarına zehir saçan bir varlıktı. Zamansa suç ortağı....

Kafanda dolaşan, zehir gibi damarlarını ele geçiren şüphe ve bilinmezlik; zamanın en dirençli ve en dikenli yüzüydü. Sabır, zamana karşı düşmanlığını ilan ediyor, en büyük yaraları iyileştirme çabası girdap gibi insanın derinlerini deşip daha da hırçınlaşmasını sağlıyordu. Bu hırçınlık hırsı, hırs öfkeyi, öfke de aklını ele geçiriyordu. Hırçınlaştıkça düşünüyor, düşünceler beynini kemiren kurtları besliyordu.

Beynindeki kurtlar daha da vahşileşirken sigarasının yalnızlık kokan grisi arabaya çökmüştü. Girdiği virajda gazdan ayağını çekmezken tek eliyle sigarasını dudaklarından ayırıp aynı eliyle tekrar direksiyonu kavramıştı. Geçmişindeki pürüzler daha da dikenli bir hâl almış, duyduğu cümleler beyninde yankılanarak anılarını daha da çıkmaza sürüklemişti. "Öldürdüm." Ne demekti bu? Yıllarca aradığı en iyi ihtimal diye düşündüğü şey, bir cinayet miydi? İntihar ettiklerini düşünerek belki de en acı gerçeklerden kaçmıştı. Neden? Annesi bir katil miydi?

" Şiir yüzünden..." Son zamanlarda duyduğu bu kelime annesinin de ağzından çıkmıştı. Aradığı cevap ayağına mı gelmişti yoksa sadece kaderin dişli bir tesadüfü müydü?

Umudu yeniden yeşerirken altında duymak istemediği gerçeklerin olacağını tahmin etmek; içinde yıllar önce hırsının esiri olan delikanlının artık kaçmak istemesine sebep oluyordu. Onu durdurmaya çalışan şimdiki benliği daha güçlü olsa da savaşın kazanı olmak için büyük gayret sarf ediyordu. Her ne kadar içindeki genç delikanlıyla savaşsa da bu noktaya gelmesinde onun payı vardı. O genç delikanlı şimdiki Dedektif Yavuz Özer olmuştu.

ÖLÜMCÜL SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin