Bölüm 20

117 14 0
                                    

"İyi ki karşılaşmışız"

Söylediği sözler kulağımda yankılandı. Yanaklarımın kızardığını hiss ediyordum.
Ne cevap vereceğimi bile bilmeden susup kalmıştım. Ve sadece o an aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"İyi ki"

Bana bakıp gülümsedi. Gözlerim ondan çekip kahvemi içmeye devam ettim. Deniz kenarında olmamıza, havanın serin olmasına rağmen beni sıcak basmıştı.
İçtiğim kahve sıcaktı bu yüzden sıcak basmıştı.

Onun bakışlarının bende olduğunu anlayınca daha fazla gerildim.
Nihayetinde bakışlarını benden çekip denize taraf yöneltti. Hafif dalgalanan denizi sakince hiç konuşmadan izliyorduk. Ve bu sessizlik uzun sürmedi. Sessizliği tiz bir ses bozdu.

"İyi akşamlarrr sizde mi buradaydınız?"
Yok biz Dubai'deyiz.

Ali dönüp bakmaya bile tenezzül etmedi. Ali haklıydı. Bu kız hâla nasıl yüz bulup konuşa biliyordu?

"Hayatım hadi geçelim şuraya oturalım" dedi yanındaki şerefsiz.

Gelip tam yanımızdaki banka oturdular. Gerçekten ahlak kalmamıştı. Nasıl yüzsüz olunur izle ve gör. Yüzsüzlüğün rekorunu bunlar kırmış olmalıydılar.

Yanındaki şerefsiz ayağa kalkıp kahve almaya gitti. Kızın bakışları bize taraf yöneldi. Ali hâla ona taraf bakmamıştı bile. Kız gözleriyle yiyip bitiriyordu bizi.

Öfkeme yenilmeme çok az kalmıştı. İçimde büyük bir savaş vardı. Bir tarafım 'sana ne kızım?' diyordu. Diğer tarafım 'Dur bunun saçını başını yol' diyordu. Hangisini seçmem gerekiyordu?

Tam ikinci seçeneği seçecekken Ali'nin elimden tutmasıyla duraksadım. Kalbimin böyle hızlı atması normal miydi?

Dönüp Ali'ye baktım. Sonra elimi tuttuğu elime baktım.

"Artık gidelim mi?" diye sordu.

"Hı? Evet gidelim" zorda olsa cevap vere bilmiştim.

Deniz kenarıyla yürüyüp onların yanından uzaklaştık. Ama hâla elimi bırakmamıştı.

Gah ona, gah da tuttuğu elime bakıyordum.

Neye baktığımı anlayınca elini çekti.

"Kusura bakma" Ne kusuru canım?

"Yok bir sorun yok" diye bildim.

İç çekti.

Hâla o kızı seviyor muydu yoksa? diye düşünmeden duramıyordum. Nedensizce bu düşünceler beni huzursuz ediyordu.

"Seninde moralini bozdum değil mi?"

"Hayır ben iyiyim ama sen?"

"İyi olmaya çalışıyorum diyelim"

Sokak lambalarının işıklandırdığı sokağın kenarıyla yürüyorduk. Tekrardan iç çekti.

Ve bir aptallık yapıp sordum. İçimi kemiren o soruyu sordum. Belki hakkım yoktu bu soruyu sormaya ama yine de sormak istedim.

"Hâla seviyor musun onu?"

Önce dönüp bana baktı. Gözlerimin taa içine dikkatle baktı. Yanlış mı yapmıştım sormakla? Tabii ki de yanlış yapmıştım. Hakkım yoktu sormaya.

Bir süre daha gözlerimin içine bakıp tekrar önüne dönüp yürümeye devam etti.

"Sevdiğimden mi acı çektiğimi sanıyorsun?"

Dikkatlice onu dinledim.

"Belki eskiden evet. Sevdiğim zamanlarda, ama şuan sevgiden iz yok. İhanetin olduğu yerde sevgi söz konusu olamaz. Beni üzen şey güven. Kardeşim dediğim adamın ve hayatımı bile vereceğim kadının güvenimi boşa çıkarması, hiç sayması. Güven benim yıkımım oldu"

İNCİWhere stories live. Discover now