GÖKYAKUT II

30 8 0
                                    

Her şeyi Piyan anlatacaktı. Ama kendi istediği şekilde.
"Prensim, siz Gökyakut'un prensisiniz. Adınız Safir. Burası sizin yaşadığınız yer. Aslında buraya yeni geliyorsunuz desem daha doğru olur. Şimdiye kadar benimle birlikte buradan uzakta bir ağaç evde yaşıyordunuz. Daha bugün geldiniz buraya. Babanız Busirus ve anneniz Hera bu ülkenin kral ve kraliçesi. Lâkin üzülerek söylemem gerek ki uzun zaman önce annenizi kaybettik. İki kardeşiniz vardı, prens ve prensesimiz onları da maalesef ki kaybettik. Siz ufak bir kaza atlattınız ve hafızanızı kaybettiniz."

"Neden yeni geldim buraya?" diye sordu Safir. Merakı yüzünden okunabiliyordu.

"Prensim anneniz hera'dan sonra babanız bir evlilik yaptı. Karmen adında bir kadın ile evlendi. Ama kadın tamamen kötü niyetli bir kadınmış. Ülkeyi ele geçirmek için kardeşlerinizi kaçırdı ve onları... Kral sizi de kaybetmemek için bana emanet etti." Piyan anlatırken hem endişeli hem de içinden şükrediyordu.

"O kadın, anlamıyorum, kadın yakalandı mı peki?" diye sordu Safir.

"Prensim çok uğraştık, çok aradık ama maalesef yakalayamadık. Hâlâ bu ülkenin korkulu rüyasıdır," dedi Piyan.

"O kadın bu ülkenin prensini ve prensesini öldürüyor ama hâlâ bu ülkenin korkulu rüyası." Safir bu olanlara anlam veremiyordu.

"Kral cezasını vermek için çok çabaladı ama kadının yerini bir türlü bulamadı," dedi Piyan.

"Anladım, beni biraz yalnız bırakır mısınız," Safir konuşurken yüzü daha da düşmüştü. Biraz yalnız kalmak ve düşünmek istiyordu.

Herkes odadan çıktı. Safir kendi ile baş başa kalmıştı. Kendi kendine düşünmeye başladı.
Kendini neden yalnız hissediyordu bilmiyordu. Ama bildiği tek şey yalnızlıktı. Bu duygu ona hiç ama hiç yabancı gelmiyordu. Biraz önce ailesinin başına gelenleri öğrendi ama bir şey hissetmemişti. Aile hissedilmez miydi? Aile hafızanın bir parçası mı yoksa kalbin mi?
Kafandan silinse de insan kalbi ile hissedemez miydi? Kafasının içinde buna benzer sorular dolaşıyordu. Safir odaya bir kez daha baktı. Kendini bu odaya ait hissedemiyordu. Kendi kendine, "eksik olan bir şey var," diye söylendi.

Kapı çalındı ve içeri Teyen girdi. "Gelebilir miyim?" diye, nazikçe sordu Teyen.

"Ha bir sen eksiktin. Gel bakalım," diyerek içeri davet etti, "sen nasıl konuşabiliyorsun?" diye sordu Safir, hafif gülümseyerek.

 "Ben özel bir sincabım."

Safir kendini beğenmiş bir sincapla konuştuğunu anlamıştı.

"Ben neden hatırlamıyorum? Bir yerden falan mı düştüm?"

"Evet, ağaçtan düştünüz. Tam kafanızın üstüne." Teyen'in suratında zevk alır gibi bir ifade oluştu.

"Ha evet, ben bir ağaç evde yaşıyordum değil mi?"

"Çok beğenirdiniz o evi."

"Bana söylemediğiniz bir şey var mı? Ben kendimi neden buraya ait hissetmiyorum? Ailemin başına gelenleri öğrendim ama ben hiçbir şey hissedemedim," dedi Safir.

Teyen Safir'e üzülmüştü. Onu tehlikeye atmayı hiç istememişti. Bu genç adama karşı içinde sevgi tohumları filizlenmeye başlamıştı ama gerçeği de söyleyemezdi. Ya da şuan söyleyemezdi.

"Hayır yok. Şuan bence bu durum normal. Ama ileride her şeyi hatırlayacaksın merak etme,"

"Umarım. Bu arada senin adın ne bakalım?" diye sordu Safir.

"Teyen."

Teyen, Safir'in omzuna çıkmış ve ona daha yakından bakarak, "Konuşan bir sincap ile arkadaş olmak nasıl bir duygu?" diye sordu.

SAFİR Saklı Diyar (BİTTİ) Düzenleniyor ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin