11. BÖLÜM ZİFİRİ

61 19 51
                                    

Dağların ardından parlayan güneş, zindanları görmez olmuştu. Karanlık, hiçlik asla bırakmıyordu zindanı.

Safir tüm gece uyanık kalmıştı. Oldukça bitkin bir haldeydi. Yanlış yere idam edilecekti. Buradan kurtulmanın da bir yolunu ne yazık ki bulamıyordu. Zifiri ise tüm gece uyumuş ve hala da uyumaya devam ediyordu. Safir'in tedirginliğini görüyor ama konuşmuyordu. Safir birazdan ellerinde meşale ile gelecek kişileri bekliyordu. Geldikleri zaman onlara, o adam olmadığını kanıtlamaktan başka bir çaresi yoktu. Ayaklarını kendine doğru çekti ve başını dizine dayayarak beklemeye başladı. Yaklaşık on dakika sonra adamlar geldi. Ellerinde tuttukları meşale ile önlerine bakıyor ve aynı zamanda büyük bir keyifle gülüyorlardı. Safir gülme seslerini ve gözlerinin kapanmasına neden olan meşaleyi görmüştü. Şişman olan adam zindanın kilidini açarak içeri girdi ve oturmakta olan Safir'in kolunu sertçe tutup yukarı doğru çekti. Safir daha fazla bu adamın gülmesine dayanamıyordu. Hızlı bir şekilde kalkıp adamın kafasını zindanın duvarına çarpmıştı. Şimdi gülme sırası Safir'deydi.

Mertol neye uğradığını şaşırmıştı. Kendini hemen iri adamın arkasına attı. Safir alayla karışık, "Ne oldu seni pis sıçan?" diye konuştu.

Mertol, hem iri olanın arkasında saklanıyor hem de kekeleyerek "Boş anıma denk geldi, yoksa..." diye konuştu.

Safir iki eli ile de korkulukları tutarak "Bir dahakine dolu anına denk getiririz patates çuvalı" diye konuştu. Bu sefer Safir'in cümlesine iri olan da gülmeye başlamıştı. Mertol ise utançtan ağzını açamıyordu.

İri olan "Bu kadar eğlence yeter," diyerek Safir'i karanlık hücreden çıkardı. Uzun ve sessiz koridorda ağır adımlar ile ilerliyorlardı. Safir ise bir şey bulmak ve kendisinin o adam olmadığını kanıtlamak için bir şey düşünüyordu. Sonunda zindandan çıkmışlar ve büyük olmayan bir avluya gelmişlerdi. Safir gün ışığından dolayı gözlerini açamıyordu. Kolundan tutan adam onu nereye götürüyorsa oraya doğru ilerliyordu.

Safir'i idam edilecek yere idam masasına kadar götürmüşlerdi. İşte şimdi başlamalıyım diyerek söze girdi, "Bakın ben o sandığınız kişi değilim. Suratıma bak ona benziyor muyum? Boyum daha uzun ve saçlarım da uzun. Bu saçları üç günde büyütmüş olamam değil mi? Siz burada benimle uğraşırken asıl suçlu dışarıda elini kolunu sallayarak dolanıyor. Hadi bırakın beni yoksa bir prensi idam etmekten dolayı siz de idam edilirsiniz."

İri olan adam Safir'in söyledikleri ile asla ilgilenmiyordu. Hatta suratına bile bakmıyordu. ama kısa boylu ve şişman olan, Mertol son cümleden sonra iri olan adamın kıyafetini çekiştirmeye başladı ve, "Kunt, kararsız kaldım ben," dedi. Korktuğu her halinden belli oluyordu.

Safir doğru ilerlediğini düşündü ve devam etmeye başladı. "Bakın ben o Doblin denilen adamın kıyafetini aldım tanınmamak için. Ama talihsizliğime bakın ki bir suçluymuş. Ben o sandığınız adam değilim. Bunu herkes kolayca anlayabilir. Sizin derdiniz ne cidden?"

Kunt, "Kes sesini," dedi ve Safir'i bulunduğu yere çökmesi için arka bacaklarına bir tekme attı. "Biz sadece denileni yaparız dostum," dediği anda arkadan birisinin sesi geliyordu.

"Durdurun hemen onları, çabuk!" diye bağırıyordu. Birden iki adam iri olanı, diğer iki adam da şişman adamı kollarından kavradı ve hızlı bir şekilde götürdüler.

Safir büyük bir heyecanla yerinden kalkmaya çalışıyordu. Yanına kendisi gibi uzun boylu ve kirli sakallı bir adam gelmişti. Zindanın baş görevlisiydi bu adam. Safir'in yanına gelince hafifçe eğildi ve kibar bir şekilde konuşmaya başladı, "Efendim kusura bakmayın lütfen. Bu yapılanlar asla cezasız kalmayacaktır, bilesiniz. Sizin prens Atlas olduğunuzu o genç kadın söylemeseydi asla haberim olmayacaktı. Cezamı çekmeye razıyım efendim."

SAFİR Saklı Diyar (BİTTİ) Düzenleniyor ★Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin