19

55 9 15
                                    

"Sunbae, hyung, Minho!"

Son kelimeyi içten bir çığlıkla söyledi Hyunjin dizlerinin üzerinde. Minho gökyüzüne bakarken gülüyordu, bu sesle başını eğip sesin sahibinin gözlerini buldu.

"Yalvarırım eve dönelim" dedi Hyunjin onun yanağına elini koyup, "Yalvarırım elimi tutup gel götürdüğüm yere. Burası aşırı kötü yapıyor seni, hiç istemem biliyor musun? Hiç istemem seni daha da kötü görmeyi!"

Minho yavaşça kendine geldi, elini kaldırıp Hyunjin'in elini tuttu, indirdi. Onun yanağına aynen koydu avuç içini. İlk defa ağlarken görmüş gibiydi Hyunjin'ini.

Hyunjin elini onun elinin üzerine koydu, hafif yerleşti ele.

"Ne yaptım sana?" diye hüzünle sordu Minho. Hyunjin hıçkıra hıçkıra ağlamamak için gülümsedi, cevapladı.

"Gitmek istiyorum, sadece kaldır beni ve gidelim. Ne oldu ne olacak önemi yok. Kurtar beni buradan."

Minho o an iyice ayıldı, kalktı tek elini yere basıp. Elini o sırada Hyunjin'den ayırdığı için uzattı. Hyunjin başı önüne eğikken tuttu eli. Minho onun çenesinden tutup kaldırdı başını.

"Ben gitmeliyim" dedi Hyunjin'e, "Yok ediyordum ruhunu ama gülmüştük şimdiye kadar. Artık yapamam Hyunjin. Özgür bırakacağım seni. İyi değildim, iyi de olamayacağım. Bunu bildiğin halde umut ettin, ümidini bağışladın bana. Ömür boyu ilaç kullanırken yanımda olacaksın sandım, hayır. Güleceksin sandım. Ne yaptım hatırlamıyorum bile. Kahrolası bir serinlik var yeryüzünde ve ben. Ben yapamam Hyunjin. Seni sevdiğimi söylesem alay edip gülsen. Seni üzdüğümü görmese hiçbir göz. Çok alıştım, sözünden çıkmadım Hyunjin. İlk günden beri kütüphaneye senin için geldim, Jisung için geldim. Sana baktım sadece, yönünü güneşe dönen günebakanlar gibi. Ama ne zamandır günebakanlar zehirler oldu güzel yüzlü güneşleri? "

"Gitme, gidersen gelemem" diye ağladı Hyunjin onun elini tutup, "Hiç kötü günün olmayacak diye sözler vermek ve bu sözlerin ardında durmak isterdim ama kronik bir hastalığı travma ile başlatan tüm anılarına karşı savaşabilirim. O adamı yakalatabilir, seni özgür kılabilirim Minho! Sadece elimi tut, dönelim evimize! Yalvarmam mı gerekiyor, dizlerine kapanayım. Ağlamamam mı gerekiyor, ömrümü gülüşüne adayayım! Gitme Minho, bak iyi değiliz. Şimdi değil, sonra git gideceksen. Seni iyi görd- gitme diyorum, yürüyemiyorsun bile! Sunbae!"

Minho yürürken sola doğru eğilen halinden nefret ederken Hyunjin anında aradı onu.

Seungmin'i.

"Derdin ne?" diye ağladı, burnunu çekti Minho'nun peşine yine de takılan Hyunjin.

"Uzatma Hyunjin" dedi Seungmin, "Sevgilini salıp durma ortama, bak başıma bela olacak bir tür o."

"Birincisi" dedi hıçkırdı Hyunjin, "O atakta. Sizin yüzünüzden, kafayı yememi istiyorsan bir kez daha çıkın karşısına! İkincisi, Seungmin bak yapma!"

Seungmin güldü karşıdan, ama sesi o kadar da keyifli değildi.

"Büyük hatalar böyle sonuçlar doğurabilir, bu doğal bir süreç" dedi Hyunjin'e.

"Salma dediğin kişi benim sevdiğim ruh, Seungmin. Biz seninle okuduk ilkokulu, inanılır gibi değilsin. Chan, Changbin ya da Yongbok ne düşünür hiç düşündün mü bizi?!!"

"Kısa kes lütfen" dedi iç geçiren Seungmin, "Eğer onu bir kez daha sokaklarda göreyim başıma bela alırım. Sadece sıkı tut ve sakla onu. Eğer erkenden çıkarsa karşıma. Gerekenden erken çıkarsa. O ya da ben. Birimizin ölüsünü seçersin Hyunjin. Bu kumarı oynama."

"O!" diye haykırdı yarımca Hyunjin, "Çok tatlı biriydi Seungmin! Çok içten, çok sessizdi! Düz yürüyordu en azından, manyak herif! Şimdi peşinden yürürken zihnini, bedenini kontrol edemeyen ona bir hastalık bağışlayan insanlardan olan seni de asla affetmeyeceğim! Biri ölecekse sen ol dilerim!"

"Üzgünüm ama cidden çok erken" dedi Seungmin sır gibi, "Salma, salma diyorum şu aralar, salma sevgilini!"

Telefon kapandı.

Hyunjin Jisung Minho'nun karşısında durunca duraksadı. Yongbok da koluna girince gözlerinin kaymasını engelleyemedi  ve güvenilir ellerin kucağına bayıldı.

Jisung ise Minho'yu sarmıştı o son görüntüde. Hyunjin umut etti kalktığında bulacağını Minho'yu, kendi yatağında.

Ama Hyunjin yatağında uyandı, Yongbok yoktu ve Jisung da not bırakmıştı.

Kahvaltını yap ve derslere dön. Üzgünüm, Hyunjin. Ona iyi bakabilmek üzere okulda olmamız gerekli. Önden çıkıyorum. Bu savaşı kazanacağız may lav. Güçlü kal, canımın içi. Sadece, artık yıkılma. Yıkılacaksan yine güvendiğin ana kadar dayan ve güven bize, bana. Seni çok seviyorum ve dün yanında olmadığımız için çok özür dilerim. May lav, hepsi geçince. Her şey yoluna girince. O zaman hep birlikte lunaparka gidelim. İlaçların yan etkisi geçince, sen Minho ile ben Yongbok ile. El ele.

Hyunjin gülümsedi. Yeni bir gün yeni bir umut demekti.

Çözüm dersinde Minho masadan destek alırken yanına gelenlerin sorusunu çözüyordu. Hyunjin derin bir nefes aldı ve onun yanına oturdu.

Kitabı açıp ortaya koydu ve gayet resmi, konuştu.

"Bu soruda formülü uyguladım ama asla istediğim sonuca ulaşamıyorum."

"Olur öyle" dedi Minho gülümseyerek, "Ama hayat kadar zor değildir problemler, gözünde lütfen büyütme."

Hyunjin başını önüne eğip hüzünle gülümsedi, Minho gibi.

Mani(a)c // HyunHo ✔️Where stories live. Discover now