8

78 8 20
                                    

Minho yolda yürürken sessiz sedasız atıyordu adımlarını. Yine gece olmuştu, Minho karanlıkta çıkınca başına bela alacağını bile bile ders seçimleri başlamadan halletmesi gerekenleri halletmekle uğraşıyordu ve zaman akıp geçiyordu.

Hyunjin çoktan evindeydi, Jisung ise gece vardiyasından çıkmıştı. Ağzında bir lolipop vardı, onu çıkarıp neşeyle tekrar ağzına sıkıştırırken yürüyordu. Neşesi yürüyüşünden belli olan Jisung ileriye baktığında Minho'nun o kendine has omuzları düşük halini gördü ve iyice keyiflendi. Lolipopu ağzına sıkıştırdı tekrardan, adımlarını hızlandırdı. Ağzı dolu olmasa bağırırdı.

Koştu, koştu.

Minho sesi fark etti. Endişe ile bir an duraksadı, sonra koşmaya başladı korkuyla.

Jisung anlamadı, gülerek ona yaklaştı ve omzuna elini koydu.

Minho çığlık atıp küçüldüğünde Jisung bir anda gülüşünü kenara fırlatıp korkuyla baktı sunbaesine, hemen konuştu lolipopu çıkarıp.

"Sunbae, korkma ben Han Jisung? Sunbae?!!"

Minho başını kaldırdı ama ellerini başında tutmaya devam ediyor, küçücük bakıyordu. Jisung lolipopunu kenara fırlatıp Minho'nun omuzlarına koydu elini, onu endişe ile eğilip izledi.

"Hyung korkuttum mu? Çok özür diliyorum hyung yüzüme bak?"

Bir anda ona samimi konuşan Jisung ile kendine geldi Minho. Yüzündeki dehşet ağırca şaşkınlığa devrildi. Minho sonunda ellerini başından açan Jisung'a izin verdi ve hafif de dikleşti.

Jisung onun koluna girdi, ilk cafeye girdiler ve onu oturtup bir şişe su aldı. Minho'nun karşısına oturup şişeyi açtı büyük bir pişmanlıkla, uzattı. Minho gülümsedi zoraki.

"Aklımı aldın ama bu kadar üzülme Jisung, sadece kulaklıklarım vardı ve ürktüm tamam mı?"

"Gerçekten mi?" dedi Jisung hüzünle.

Minho başını yukarı aşağı salladı sevimlice, dudaklarını birbirine imalı bir şekilde basmıştı.

Jisung gülümsedi, konuştu.

"Biraz su iç yine de sunbae."

Minho uyumluydu, suyu içti biraz. Jisung'un yüzüne baktı. Jisung soruyu bekledi.

"Bu saatte dışarıda ne arıyorsun ki sen?" diye sordu Minho.

"Ah" dedi elini ensesine attı Jisung, "Son işleri halledip çıkmak istedim, saati fark etmemişim."

"Size geç saatlere kalmayın demedim mi?" diye güldü Minho. Gülüşü yalancıydı, Jisung da gülümsedi.

O sırada Yongbok ve Changbin içeri girdiler. Bu cafe resmen onların cafesiydi. Her zaman buluştukları yer olunca otomatik burada buluşmuşlardı bu ikili. Jisung ve Minho gibi.

Yongbok Jisung'un kendini fark ettiğini gördü, Changbin ile ciddi konuşmasını kesip keyifli, minicik bir selam verdi. Minho döndü baktı.

"Arkadaşlarınla buluşmanı çok geç saate bırakma" dedi Minho sır gibi, "Kalkayım, eğlenin siz."

"Onlar benim-" dedi durdu Jisung, gülümsedi, "Seni bırakmam gerekli mi sunbaelerin en gülü?"

"Yok" dedi gözlerini deviren Minho, "Bi korktuk, yardıma muhtaç hale düşmedik Jisung!"

Jisung güldü, Minho kalktı ve onlara gelen ikiliye gülümsedi.

"Iyi eğlenin" dedi Jisung'a dönüp, ikiliye döndü tekrardan ve selam verip çıktı.

"Ne içersiniz?" diye sordu Changbin kalan ikiliye, "Jisung senin içeceğin yok henüz?"

"Ben americano" dedi Jisung, "Öderim ama, yoksa almam."

"İşsiziz diye mi?" diye güldü Yongbok. Jisung gözlerini şakasına devirip yanıtladı.

"Hadi öyle düşün, izin verdim."

Changbin gözlerini arşa devirdi. Döndü Yongbok'a sordu.

"Karamelli mi yine?"

Yongbok gülümseyerek onayladı. Changbin neşeyle gittiğinde Jisung kollarını açan Yongbok'a ne olduğunu anlamak istercesine baktı.

"Sarılma zamanı" dedi Yongbok. Jisung gözlerini devirdi, kendisi açtı kollarını. Yongbok hiçbir şey demeden onun kollarının arasına girdi.

"Hyunjin yok?" dedi Jisung'a.

"En yakın arkadaşı olan ben biliyorum yerini, çatla" dedi Jisung. Yongbok gülünce Jisung bunu göğsünde hissetti ve anı sevimli buldu. Geri çekildi, Yongbok gülüyordu.

"Tatlısın ya" dedi Jisung dayanamayıp.

"Öyle derler de ölümcül yanımı bilmezler" dedi Yongbok.

Jisung alayla kahkaha attı. Bir anda ciddileşip sordu.

"En yakını olmak üzere beni ortadan kaldırıp Hyunjin'ime kaybolduğumu mu söyleyeceksin?"

"Belki" dedi omzunu silkti sevimli Yongbok. Jisung aşırı sevgi doldu, gülerken oturdu, Yongbok da onun karşısına oturdu. Changbin kahveleri getirip dağıttı ve saatine baktı.

"Yongbok gitmem lazım" dedi durup dururken. Yongbok gözlerini kırpıştırdı, Jisung da döndü baktı Changbin'e soru sorar gibi.

"Biliyorsun sevgilimi konuşacaktım. Şimdi Jisung varken zor, ama arayacağım seni. Jisung sevgiyle kal, görüşmek üzere millet!"

Changbin kaçar gibi gidince Yongbok yine eğlendi bir şeylere. Jisung sordu.

"Sizin gerçekten işiniz gücünüz aşk falan mı? Gidin memurluk sınavına falan çalışın lan?"

"Aman boşver onu" diye güldü Yongbok, "Sen bana söyle."

"Neyi?" diye sordu Jisung.

"Hyunjin'inki ile neden cafede tek başınıza buluştunuz?"

Jisung afalladı.

"Çünkü korkuttum bi tık. Aklını alınca da su verdim. Çok seviyoruz, aklını alırsam Hyunjin malı ile anlaşır diye korktum iki mal olarak anlaş- ne oldu ne?"

Yongbok bulutlu bakıyordu, uyanıp cevapladı.

"Buralarda gerçekten kötülük kol geziyor, Minho sunbaeniz korkmuş olmalı."

"Ne kötülüğü ya?" diye güldü Jisung. Yongbok gülünce şaka yaptı sandı. Güldüler karşılıklı, Jisung kahve bardağını kaldırıp uzatınca Yongbok tıklatıp bir yudum içip tamamladı.

"Bir ara içelim de, ne dersin?"

Jisung gülerek sessizce, başıyla onayladı.

Mani(a)c // HyunHo ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin