4

108 8 3
                                    

Minho Hyunjin'in bakışlarını takip edip kendini bulan gruba kibar bir gülümseme ve hafif bir selamla karşılık verdi. Yavaşça yaklaştı ki ayıp olmasın, sözel selama hazırlandı.

O sırada Jisung onu görmüş koşarak geliyordu bile. Hyunjin ise büyükçe gülümsemeyi kesememiş, grubu merak içinde bırakmaya devam ediyordu. Minho güler yüzle konuştu gruba.

"Merhaba, ben Lee Minho. Seul Üniversitesi'nde yeni başladım işe. Hyunjin ve Jisung ile kütüphaneden tanışmaktayız. Sizlerle tanışmak da büyük onur, fakat şu an acil gitmem gerekiyor. Jisung lütfen sakin olur musun?"

Jisung aşırı neşeli bir kahkaha bırakıp gruba açıkladı kendini.

"Minho sunbae canım ciğerim biber dolmamdır, şu an bi tık gerildi bence! Hadi git sunbae, bekletme kime gideceksen!"

Hyunjin sevgiyle izliyordu, Minho anında fark etti onun bakışlarındaki farkı. Ona bakmamaya çalışıp tekrar selam verdi belden.

"Daha uzun bir zamanda görüşmek üzere. Hyunjin, Jisung. Iyi geceler sizlere de!"

Ayaklarının üzerinde dönüp arkasını buldu, neredeyse kaçarak uzaklaştı Chan, Changbin ve Yongbok onu merakla izlerken.

"Ohoo" dedi Yongbok alayla, "Takmışsın kibarcacık bir beye sanki, yanlış mı anladım?"

"Abisinin bir tanesi" dedi Chan, derin nefes aldı güldü, "Seçimin güzel, destekleneceksin!"

Changbin gülerek yaslandı arkasına, Jisung'un Yongbok'a baktığını fark edip gözlerini çekti ikilisinden. Dikkat çekmek ve balta olmak istememişti.

Hyunjin ise aşırı derecede enerji dolmuştu, caddenin Minho'ya ait yolunu izliyordu. Minho gideli çok olsa bile anısı kalmış gibiydi Hyunjin'e göre.

"Hyunjin sakin kardeşim, bi relax and breathe" dedi Jisung sonunda gözlerini devirip. Yongbok kıkırdadı.

"Ama çok tatlıymış" dedi ek olarak. Jisung ona tek kaşını kaldırıp bakınca omzunu silkti Yongbok cevaben.

"Bi sokaklarda koşup geliyorum" dedi Hyunjin ciddi bir tonla, kalkarken Jisung onun omzuna bastı gözlerini devirip.

"Yarın kütüphaneye gelirsen Minho sunbae gelmiş olur zaten. Orada görürsün. Şimdi takip ettin gibi olacak."

"O ye" dedi Chan alayla, "Jisung haklı yavrum!"

Hyunjin ağzı açık, keyifle geri oturdu.

Jisung ile Yongbok bir süre sonra doğal bir muhabbete başladılar. Chan ile Changbin kalkmıştı ve Hyunjin dünyada değildi.

O akşam öyle bitti, Seungmin ise o akşamı bir türlü bitirememişti. Birilerine mal sağlamak zorundaydı, bir grubun liderinin sağ koluydu falan ama kendisini gergin hissediyordu.

Lider gerçekten hep kafası güzel geziyordu!

Minho ise evine vardığında sakince üstünü değiştirip bir bardak yeşil çayı yanına alıp bir dizi açtı. Odaklandı, kafasında yalnızca dizi vardı.

Sonra Hyunjin'in bakışı geldi gözünün önüne. Dizinin takibini kaçırdı gözlerin neşesini hatırlayıp öyle gözünün önünde görünce.

Tekrar geriye aldı, yine de izleyemedi. Jisung ile Hyunjin gerçekten çok tatlı ikiliydi ama çok farklı enerji veriyorlardı. Minho onları takip etmekte ve yönetmekte zorlanacağını fark etti bir anda.

Hyunjin onun hayalinde yine muzip bir kıkırtı bıraktı. Minho oflayıp diziyi kapattı ve yatağına geçip gözlerini geceye kapattı.

Sabah Hyunjin Minho'nun çalıştığı masaya sessizce yaklaştı. Bir notu onun kitabının tam okuduğu noktasına yapıştırıp sessizce terk etti orayı.

Minho önce onu izledi, sonra nota döndü.

Jisung ile kahve içmişsiniz. Hani bana hani bana?

Minho kafasını kaldırıp baktığında Hyunjin kapıyı tutmuş gülüyordu bile.

Minho kalktı, ayrım yapamazdı. Aralık kapıdan çıkarken döndü Jisung'a baktı. Jisung yine ellerini ıslak mendille silmekle meşguldü. Yani işi başından aşkındı!

Hyunjin de çıktı, kapıyı bıraktı. Yan yana yürümeye başladıklarında Minho onun verdiği enerjinin bi tık fazla olduğunu fark edip gereksiz gerildi.

Dördüncü sınıf öğrencisiydi bunlar. Gencecik adamlardı. Enerji doluydular kendisi gibi. Güler yüzlüydü ayrıca bu ikili. Ama Hyunjin bir tuhaftı Minho'nun kalbine.

O yüzden Minho konuşacak bir şey bulamadı. Jisung ile muhabbet ederek geçtiği yolları sessizce adımladı. Hyunjin ise ellerini arkasında birleştirmiş sırıtarak geliyordu bir adım arkasından.

Minho tuttu bu sefer kapıyı. Hyunjin hemen saygıyla koştu, içeri girip geri geri yürürken konuştu sonunda.

"Sunbae mi diyeyim?"

"Senin seçimin" dedi Minho.

"Demem gerekir, değil mi?"

"Eh, sanırım."

"Peki sunbae!" diye şakıdı Hyunjin, "Bana da mı ice americano alacaksın?"

"Onu mu istersin?"

"Çok isterim!"

Minho gülümsedi bu enerji yumağına, döndü iki kahve sipariş edip tezgahta geçenki gibi ilerledi.

Arkasına bakamadı bu sefer ama. Baksa Hyunjin'in sınır dinlemeyecek neşeli ifadesini göreceğini biliyordu ve bu sınır meselesini riske girdirmeyecekti!

Hyunjin ise arayı hızla kapatıp kendi kahvesi ile Minho'nun kahvesini kaptı onun elinden, kendilerine bir yer bulup hemen oturdu. Kahveleri koyup ellerinin arasına çenesini oturttu. Minho karşısına oturunca sordu keyifle.

"Eee, ne konuşalım? Seç sunbae!"

Minho isyanla gülümsedi.

Sınır mı?

O neydi, Hyunjin onu tek seferde yiyecek sanıp yerdi!

Mani(a)c // HyunHo ✔️Onde histórias criam vida. Descubra agora