0.9

108 17 31
                                    

harry başından geçenleri anlatmış, üstüne konuşulmuş, yorumlar yapılmış, şişeler teklenmişti. "bilmiyorum harry, sana elbette güveniyorum ve o şeylere tekrar dokunmayacağını farkındayım. ama sence almaya değecek bir risk mi?" harry'de bunu düşünüyordu zaten. "bilmiyorum. inan ki bilmiyorum. ancak uyuşturucu sattığı gerçeğini görmezden gelirsek kelimenin tam anlamıyla mükemmel biri." draco içini çekti. "kararın ne olursa olsun arkanda olacağımı biliyorsun, ama o çocukla olman gerçekten içime sinmeyecek."

harry kendisini kurduğu cümlelere inandıramazken draco'nun tepkileri pek de yardımcı olmuyordu. bazı gerçekler göz ardı edildiğinde aiden gerçekten iyi bir çocuktu. ayrıca harry'yi mutlu ediyordu, yalan yok. ancak harry bir şeyler hissedebildiğinden emin değildi. draco'ya karşı olan hislerini farkında olmaya başladığından beri düşünebildiği tek şey buydu. ne kadar umutsuzca ve aptalca olduğunu farkındaydı, sonuçta sevdiği çocuk daha bir hafta önce kız arkadaşı için omzunda ağlıyordu. <o sırada bi olduğunu fark eden draco: :d>

harry en çok kendine kızıyordu. yıllardır kafasına her düştüğünde ertelediği düşünceleri, ufak hoşlantısının istemsizce giderek büyümesi ona iyi gelmiyordu ve bu konuda elinden gelen hiçbir şey yoktu.  draco'yu uzaklaştıramazdı, bir söz vermişlerdi nihayetinde. zaten istese de bunu başaramazdı muhtemelen. kendisi de gidemezdi, gidecek bir yeri yoktu. belki de aiden'a bir şans vermeliydi, en azından kafası dağılırdı? hayır bunu düşünürken kendi kendine bile inanmamıştı. aptalcaydı. kesinlikle aptalca. veya sadece kafası iyiydi? belki de bunları sabah düşünmeliydi?

"geçen gündü partide, o şeyden sen de içtin mi draco?"
"sence içmiş gibi mi duruyordum?"
"içtiğini biliyorum."
draco duraksadı, harry istemsizce sinirle güldü.
"söz verdiğimizi sanıyordum."
harry telefonunu eline alıp kılıfından kurtardı. arkasından bir fotoğraf çıkardı.

 arkasından bir fotoğraf çıkardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"bu günü hatırlıyor musun?"

draco hatırlıyordu. hem de her saniyesini, daha dün gibi. harry'nin yetimhane'ye geldiği ilk gündü.

o sabah harry'ye draco ile aynı odada kalacağı söylendiğinde ikisinin tanışıp kaynaşması yalnızca dakikalar sürmüştü. bu fotoğraf da o günün akşamında çekilmişti zaten. harry yeni odasında, aylardır ilk defa mutlu. draco ise ilk arkadaşını edinmiş. o fotoğraftan bu yana değişen tek şey zamandı.

"tabiki hatırlıyorum harry, nasıl unutabilirim?"
harry'nin gözleri istemsizce doldu, draco'nun da öyle.
"o zaman neden orada olduğumu da hatırlıyor olmalısın."

draco onu da hatırlıyordu. kafasını salladı, konuşursa sesi çıkmayacaktı çünkü. harry'nin geldiğini gördüğünde bakıcılarının hemşireyle olan konuşmasına kulak misafiri olmuştu(kapılarını dinlemişti.) duyduklarını sindirmesi günler almıştı.

"bana vücudumdaki morlukları sormuştun."

draco yine kafasını sallamıştı. harry geldiğinde vücudunun ve yüzünün çeşitli yerlerinde morluklar, yanık izleri vardı.

"sana hiç utanma hissetmeden bütün hikayemi anlatmıştım o gece, içimden bir ses sana güvenmemi söylüyordu çünkü. yanımda olması gereken kişi sendin draco."

harry o gün oraya gelmeden bir hafta kadar öncesinde kaybetmişti babasını. bir haftalık boşluğunda hastanedeydi. yani evet, draco'nun onu gördüğü hali toparlanmış haliydi. annesini kaybettiğimden beri harry babası ile yaşıyordu. ancak bu kayıp babasını harry'den daha ağır vurmuştu. harry henüz on yaşındaydı, pek çok şeyi elbette farkında değildi. neredeyse her akşam sokaklarına gelen adamı tanımıyordu veya babasının kapıya yürüyecek hali olmadığı için ondan almasını istediği minik poşetlerin içerisinde ne olduğunu bilmiyordu. salon masasının üzerinde duran kaşıkların, çakmakların bir anlamı yoktu onun için. ancak babasının zamanla daha da çok moraran gözaltları ve düzgün cümle kurmaktan bile aciz hale gelmesi pek çok şeyi açıklıyordu.

başlarda harry'ye annesinin eksikliğini hissettirmemişti babası, son zamanında ise harry annesi için ağladığı geceleri hatırlıyordu. ufak çocuğun vücuduna birçok yara vardı ancak derisinde söndurülmüş sigara izleri en çok acıyanlarıydı. harry kendisine bunu yapan adamın babası olduğunu reddediyordu, bu kadar değişmiş olamazdı. evindeki son günü hatırlıyordu. can havliyle kendini tuvalete kitlemiş ve telefondan 911'i tuşlamıştı. yapmaya en çok korktuğu şey bu olmasına rağmen. bunun doğuracağı sonuçları farkındaydı, o telefon konuşmasının ailesindeki son insanı da ondan koparacağını farkındaydı. ancak başka bir çaresi kaldığına inanmıyordu. o gece o evden alınmıştı, yaklaşık birkaç gün sonra da babasının haberi gelmişti zaten: aşırı doz sonucu hayatını yitirmişti.

draco bunların bir kısmını kapıyı dinlerken duyduysa da harry'den dinlemesi çok farkliydı. ve o günden beri biliyordu, harry ile özel olarak ilgilenmek zorundaydı. neye mal olacağının pek önemi yoktu.

what's missing? / drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin