0.3

183 22 27
                                    

draco sabah alarmından önce uyandı. hızlıca üstünü değiştirdi ve harry'yi uyandırmadan odadan çıktı. panik olması gerek bir şey olmadığına kendini inandırdı ve yola koyuldu. sırf yürüyerek gitmek için yarım saat erken kalkmıştı. yürümek ona her zaman iyi gelmişti. eli paketine gitti. sonuçta daha yarım saatlik yolu vardı.

vardığında kulaklıkları cebine atıp sekreterliğe gitti ve kendine bir randevu aldı. alışıktı, kendi doktor işlerini kendini bildiği gündem beri kendisi çözüyordu. sırası geldiğinde içeriye girdi. doktor basit birkaç test istedi, draco aynı saat içerisinde onları da verip bekleme alanına ilerlerken telefonu titredi.

"neredesin? uyandığımda burada değildin."

"ufak bir işim vardı, ikinci derse dönmüş olurum."

"akşamki gerginlik için özür dilerim. boşluğuma geldi sanırım.."
draco'nun parmakları ekranda birkaç saniye tuşlarda gezindi.
"sorun yok :)"

adı okunduğunda doktorun odasına girdi. sonuçları inceleyen doktorunun karşısındaki sandalyeye oturdu. "her görüşümde biraz daha büyüyorsun draco, hoşgeldin. daha dün gibi aklımda tüm çocukluğun. zaman acımasız, değil mi?""öyle efendim, teşekkür ederim." yüzüne gerçekten içten bir gülümseme yerleştirdi. "evet..öncelikle endişelenmen gereken ciddiyette bir şeyin olmadığını söyleyip seni rahatlatayım." draco fark etmeden tuttuğu nefesini sakince verdi. "daha açık ifade etmek gerekirse cinsel kısmında bir sorun gözükmuyor. ancak bahsettiğimiz süre uzun bir süre. bazı erkeklerde bunun sebebi korunmaya bağlı değişebiliyor ancak bir çocuk istemediğini varsayarak bunu yine de önermiyorum. bir diğer konuya gelecek olursak..sanırım neyden bahsedeceğimi tahmin edebiliyorsundur. draco üzgünüm ancak bunu azaltman gerek, kendi sağlığının güvencesi için." draco teşekkür edip başını aşağı yukarı sallladı. neyden bahsettiği gayet açıktı. "başka bir sorun var mı?"

draco konuşmayı kısa kesmek için elinden geleni yapıp odadan ayrıldı. içi rahatlamıştı elbette ancak ortada çözülmemiş bir sorun ve temizlenmesi gereken akciğerler duruyordu ve bu can sıkıcıydı. kulaklıklarını geri takıp okula yürümeye başladı. kafası dalgındı, arkasından kendini çeken kol olmasa ezilebilecek kadar dalgın.

"dostum önüne baksan iyi edersin. o şey seni neredeyse eziyordu."
draco geçip giden arabanın arkasından bakarken saniyeler önce onu hastaneye geri dönmekten kurtarmış yabancıya teşekkür etti.

vardığında ikinci derse yetişmişti. harry onu odada bekliyordu. "senin dersin yok muydu?" harry kitabını indirip draco'ya baktı. "öğleden öncem boş. sen nerdeydin?" draco cebindeki kağıdı defter arama numarasıyla çekmecesine sıkıştırdı. harry o akciğer raporunu görse onu kesinlikle öldürürdu. "doktora gittim." "oh..bir, sorun var mıymış?" "hayır, her şey fazlasıyla normal." harry'nin rahatladığı her halinden belliydi. "buna sevindim.. draco, gerçekten iyiyiz değil mi?" draco zoraki bir gülümseme yerleştirdi. "elbette iyiyiz harry. ben derse kaçıyorum şimdi, öğle yemeğinde görüşür müyüz?" "tabiki."

hayır, öğle yemeğinde görüşmediler. veya akşam yemeğinde. draco tamamen unutmuştu. derslerinden sonra okuldan çıkıp sevgilisine geçmişti. gitmek hiç içinden gelmemesine rağmen.

harry, o öğlen yemeğini tek başına yedi. akşam ise inmek gözünde çok büyüyünce inmekten vazgeçti. odası o an kesinlikle daha huzurluydu. draco'yu ne aradı ne de bir şey yazdı. dolaptan kendisine bir kadeh şarap doldurup balkonlarına çıktı. kitabını açıp kadehini yudumlarken huzurlu hissettiği o sayılı anlardan birinin tadını çıkarmak için elinden geleni yapıyordu. bir süre sonra kendisini gerçekten kaptırdığında draco'nun yokluğunu tamamen unutmuştu.

draco eve birkaç saat sonra döndü. harry'yi yatakta göremediğinde kapıdan balkona baktı. içeriye girdi, kendisine de bir kadeh aldı. "eşlik edebilir miyim?" harry eliyle karşısındaki koltuğu gösterdi. balkonları iki demir sandalye ve bir masadan ibaretti. ama onlara yetiyordu. odanın her köşesi ikisinin de anılarıyla işlenmişti. ikisinden biri bundan üç yıl önce dönüp oldukları yere baksa asla inanmazdı. kendilerini motive ettikleri hayallerini yaşıyorlardı.

ikili balkonda uzun bir süre konuşmadı. harry kitabına, draco ise manzaraya oldukça odaklanmıştı. draco ikinci bir kadehi doldurmak için içeri girdiğinde sessizliği bozan harry oldu. "direk şişeyi alsana, tekrar uğraşmayalım." öyle yaptı. "gecen nasıldı?" draco'nun parmakları bardağında yuvarlak çizerken isteksizce cevap verdi. "harika sayılmaz."
"canını sıkan birşey mi oldu? bana anlatabilirsin, biliyorsun"
"ayrıldık." harry birkaç saniye sustu. "durduk yerde mi? daha düne kadar iyiydiniz" draco ,gözlerini yine bardağından ayırmadan "bitti işte, önemi var mı?" diye yanıtladı. harry kitabını kapatıp kenara bıraktı. "canını sıkan her şeyin benim için önemi var. bir bardak daha?"
"hıhı"

o gece uzun uzun konuştular. konu harry'nin sandığından biraz daha derin çıktı. anlaşılan sevgilisi draco'yu haftalarca ayakta uyutmuştu. harry, draco için üzülmüştü evet, ancak içinde üzülmeyi reddeden bir parça vardı. birkaçıncı kadehlerinden sonra ortada bir sohbetten çok draco'nun kendisi hakkında zırvalamaları vardı. "korkunç bir insanım harry, hiç hayatına girmemeliydim." harry ise omzundaki çocuğun saçlarını okşarken teselli niteliği taşıyabilecek her türlü cümleyi kurmuştu. "nasıl saklamış böyle bir şeyi? 8 hafta olmuş harry. ben mi yeterince ilgilenmedim? ben mi gözden kaçırdım?"
"senin yapabileceğin hiçbir şey yoktu. nereden bilebilirdin? ayrıca sen iyi bir sevgilisin, hep öyle değil miydin?" draco başını harry'nin omzuna iyice gömdü. "yeterince değilmişim demekki" harry'nin eli hala saçlarındaydı. "veya doğru kişi için değilmişsin." dedi kendi kendine. "bir şey mi dedin?"
"hayır, bir şey yok." draco kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı. draco'nun yıllardır kullandığı parfümü şu an başka kokuyordu.

what's missing? / drarryDove le storie prendono vita. Scoprilo ora