11"SEVGİSİ GERÇEK Mİ?"

2.1K 204 54
                                    

KEYİFLİ OKUMALARRR...

______________________________________________

Birine "Seni seviyorum" demek ne de kolaydır değil mi? Fakat karşı taraf için işler daha karmaşıktır. Beni gerçekten sevdiği için mi böyle söyledi? Yoksa ona ettiğim yardımlardan dolayı bana olan minnetini sevgi mi zannetti? Ya da en kötüsü bir çıkar peşinde mi acaba? diye düşünürler. Birine sadece onu sevdiğini söylememek lazım. Bununla yetinmemeliyiz. Karşımızda ki insanın duygularını da düşünmeliyiz. Onu sevdiğimizi, ona hissettirmeliyiz. Karşılıklı olarak bir birinizi sevdiğinizi hissettiğiniz de sevgiler daha güzel oluyor.

Sabah temizlenmiş odaların birinde uyandım. Banyonun yerini bilmiyordum onun için Ruh adamı bulmam lazımdı. Üstümü başımı düzelterek odadan çıktım ve her yerde Ruh'u aradım. Evde yoktu. Dışarı çıkmış olmalıydı. İyide saydam görünen bir adam neden dışarı çıkıp risk alsın ki. Peki ya dışarı çıkmadıysa nereye gitti? Telefonumu da bulamıyordum iyimi.

Yaklaşık bir saat kadar Ruh'u bekledim ve sıkıntıdan patlamak üzereyim. Bu evde niye yapacak hiç bir şey yok ya? Acaba örümcek ağlarının olmadığı bir oda var mıdır? En azından temizlik yaparım. Ruhu ararken hiç dikkat etmemiştim. Ve bunun için şimdi evi tekrar dolanmak zorundayım.

Spor yapıyorsun işte Mayıs ne güzel.

Ya ne demezsin o kadar güzel ki.

En alt kata indim ve tekrar odaları gezmeye başladım. En alt katta beş oda vardı. Üçü banyo diğer ikisi ise sanırım giyinme odasıydı. Şansıma bak bu kattaki hiç bir oda da örümcek yoktu. Temizlik kovası, bir kaç bez ve yer temizleme fırçası alarak rastgele bir banyoya girdim. Malikane terk edilmiş olmasına rağmen hala su akıyordu. Nasıl olduğu hakkında hiç bir fikrim yok. Ruh adam gelince sormak en iyisi. Hazırladığım temizlik kovasını aldım ve bu kattaki en büyük odaya gittim. İşim çok zor olacaktı.

Birkaç saatin sonunda en alt katın temizliği de bitmişti. Ellerimi banyoda yıkarken yukarıdan gelen tıkırtı sesleri duydum. Acaba Ruh adam mı geldi? Ellerimi üzerime kurulayıp hızla yukarı çıktım. Gördüğüm suratlar ise beni gerçekten şaşırttı.

"Alara? Uzay? Burada ne işiniz var." merakla sorduğum soru Uzay'ı kızdırmış gibiydi. "Asıl senin ne işin var. Bugün havaalanında Mina bizi aradı ve öğreniyoruz ki. Beraber girmemiz gereken yere Mayıs hanım tek başına giriyor. Ya başına bir şey gelseydi." Uzay benim için neden bu kadar endişeleniyordu. Daha bir kaç gün önce beni küçük düşürmeye çalışan çocuk bugün 'Ya başına bir şey gelseydi' diyor. Bu hayatta ne olacağını gerçekten kestiremiyordum. Ama şuan bundan daha önemli konularımız var.

"Bakın anlatmam gereken çok önemli şeyler oldu. Mutfağa geçelim öyle anlatayım." elimle mutfağın yerini gösteriyordum. İkizlerin alerjisi vardı ve onlar evin tozuna rağmen hala beni azarlıyorlardı. Uzay bir yandan yürürken bir yandan da konuşmayı ihmal etmiyordu tabi. "Hanımefendi sanki kendi evi gibi mutfağın yerini gösteriyor bize." Sakinim sakinim. Anlatacaklarından sonra ki yüz ifadelerini düşün kızım. Çok komik olacaklar.

Alara ve Uzay karşımda ki mutfak masasına yerleşmiş meraklı gözlerle bana bakıyorlardı. "Şimdi şöyle oldu. Sizin gittiğiniz gün Mina ve ben buraya geldik. Ben de içeri girme kararı aldım. İçeride bir Ruhla karşılaştım. Diğerlerine göre biraz farklı bir ruh. Saydam bir şekilde bize gözükebiliyor ve ona dokunabiliyorsunuz." Son cümleyi söylerken aklım birden düne gitti. Saçlarımı okşamıştı.. "Neyse işte yarım saat sonra çıktım dışarı. Mina erken çıktığımı ve elimde bir şey olmadığını söyledi. En önemlisi Mina'ya göre on beş dakika önce girmişim içeri." Alara laf arasına girip şaşkın bir ifadeyle. "Nasıl yani sen burada yarım saat geçirdiğini söylüyorsun ama Mina on beş dakika geçirdiğini söylüyor." dedi. Anlamak için gerçekten uğraşıyordu. "Aynen öyle malikanenin kapısından geçerken bir zaman kırılması yaşıyoruz. Yani bu evde geçireceğimiz bir gün dışarıda on iki saate denk. Karşılaştığım ruh bu vakayı çözmek için altı haftamızın olduğunu söylüyor. Nedenini size daha sonra açıklarım." bu seferde Uzay lafımın arasına girdi. "Bizim bu vakayı 6 hafta da çözmemiz imkansız." O da olayları kavramaya çalışıyordu. "Heh işte bunun çözümü de bizim bu vakayı kesitte çözmemiz olacak." Gittikçe süt dökmüş kedi yavrusuna dönüyordum.

"Mayıs mutfakta mısın?" Oturma odasından biri ismimi sesleniyordu. Ruh gelmiş olmalıydı. "Evet ruh adam mutfaktayız" Kazamız mübarek olsun arkadaşlar. "O kim?" İkizler beni şaşırtmıyordu yine aynı davranışları sergilemeye başlamışlardı. "Size bahsettiğim o ruh." dedim mutfağın kapısından beliren ruha bakarken. "Hoş geldiniz çocuklar. Mayıs size olayı kısaca anlatmıştır. Bu vakayı zamanında çözebilmeniz için Kesit'te çözmelisiniz. Anlaştık mı?" Onlara soğuk davranıyordu. Neden acaba? Beni şaşırtan asıl şey ise Uzay ve Alara'nın bunu kabul etmiş olmasıydı. "Ne?" dedim boş bulunarak. "Mayıs gel biz onları yalnız bırakalım. Olayları kavramaya çalışsınlar" Bir şeyler anlatmak istediğini anlamıştım ki bence de konuşmamız gereken şeyler vardı.

Yanına gittiğimde elimi tuttu ve bizi oturma odasına götürdü. "Zihinleriyle mi oynadın?" dedim huzursuzca. "Mayıs bunu yapmamız gerekiyordu, biliyorsun.. Zamanımız gittikçe azalıyor ve bu ev daha hazır bile değil." dedi kollarımı okşayarak. "Biliyorum ama her ne kadar samimi olmasak ta onlarla bir yola çıkacağız ve bu yola onların arkalarından iş çevirerek başlıyoruz. Kendimi kötü hissediyorum." Mina'dan başka hiç kimseye derdimi dökmeyen ben ona her şeyi anlatıyordum. Dilimin bağı çözülüyordu adeta. Ona güveniyor muyum? Pek sanmam. Ama ona bir şeyler anlatırken rahatlıyor muyum? Kesinlikle.

"Mayıs, beni dinle. Bugün sabah YKB' ye gittim. Bu evin tamamen ruhlardan arındırılması için. Çünkü sizi her geçen gün daha da kötü etkileyecekler. Bana bunu yapabileceklerini ama gelecekte bunun için bir bedel ödememiz gerektiğini söylediler." Cümlesi bitince hızla konuşmaya başladım. "YKB ne? Ve evden dışarı nasıl çıkarsın? Neden böyle bir risk aldın?" konuşmamı bitirmemi bekledi. Gerçekten YKB neydi? "YKB, Yaratıcılar Konsey Birliği, demek ve hayır dışarıda çıkmadım. Sakin ol Mayıs." dedi yumuşak bir sesle. Peki ya ödememiz gereken bedel ne? "Bir bedelden bahsettin. Ne olduğunu biliyor musun?" endişem ve merakım gün yüzüne çıkıyordu. Endişeli tarafım daha ağır basıyordu. Ruh adamın kalbi ağrısa da çaktırmamaya çalışıyordu. Bu durumdan nefret ediyorum. "Hayır ne olduğunu söylemediler ama kabul etmek zorundaydım Mayıs. Eğer kabul etmeseydim sizi buradan göndermek için ellerinden geleni yapacaklardı. Bu da bizim güzel bir hayat yaşamamıza engel olacaktı. Bizim için yaptım." dedi. Bizim için diyordu. Biz diye bir şey olacağına inanıyordu. Ben neden inanamıyordum.

Beni gerçekten seviyor muydu? Yoksa onu kurtaracağım için kendini beni sevmeye zorluyor muydu?

______________________________________________
MERHABALARRRR. Nasılsınızzz? Umarım iyisinizdirr. Güzel bir bölümle geldim sizee. Satır arası yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmsyın lütfennn

Bu bölüm hakkında ne düşünüyorsunuzz.

Peki ya kitap hakkındaki ön görüleriniz nelerr.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzeree. Kendinize iyi bakın. Sağlıcakla kalınnn.



KESİTजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें