10 "YANINDAYIM"

2.3K 229 134
                                    

KEYİFLİİ OKUMALARRR...

______________________________________________

Mucizelere inanmak sandığınız kadar kötü bir şey değil bence. Bir insan düşünün depresyon batağında. Günleri berbat geçiyor, duygularını kaybetmiş durumda. Dünya yansa, koşa koşa içine atlayacak bir insan. Ama tek bir inancı onu hayatta tutmaya yetiyor. Kendi karanlığının içindeki küçücük bir kıvılcıma tutunuyor. Biliyor, birisi gelip onu bu bataklıktan çıkaracak. Sonra umudu ona kollarını açıyor 'İnandığın gibi, buradayım.' diyor ona. O insan artık can buldu çünkü en başından beri mucizelere inanıyordu.

"Ruh adam temizlik malzemeleri nerede bir an önce temizliğe başlayalım." dedim oturma odasından ona bağırırken. İşi olduğunu söyleyip yanımdan ayrılmıştı tam 17 dakika önce. Ruh adam hızlıca yanıma geldi. "Kocaman malikaneyi biz mi temizleyeceğiz?" dedi. Surat ifadesi o kadar komikti anlatamam. Emziği elinden alınmış bebekler gibiydi, dokunsam ağlayacak yani o derece. "Evet beyefendi beğenemediniz mi?" dedim kollarımı belime koyarak. "Diğerleri? Neden onları beklemiyoruz." dedi hoşnutsuz bir şekilde. "İkizlerin toza alerjisi var, Mina'yı da bir daha buraya getirmem zaten. O yüzden iş başa düştü ruh adam marş marş." dedim ona yaklaşırken. Onun yanına ulaştığımda ise ters çevirip omuzlarından ittirmeye başladım. "İkizler mi?" dedi büyük bir şaşkınlıkla. Sanırım sizde şaşırdınız. Hayır gerçek ikiz değiller. Fakat birbirlerine çok benziyorlar. Hobileri olsun fobileri olsun hepsi aynıydı. Onun için bende ikisinden bahsederken ikizler deme kararı aldım.

Tüm temizlik malzemelerini en üst kata taşıdık. Ben evi üç katlı zannediyordum ama meğerse 2 katta yerin altında varmış. Bir insan bu kadar büyük bir evi neden yapar ya. "Şimdi şöyle yapıyoruz, sen ilk önce bu kattaki tüm örümcek ağlarını temizle daha sonra birlikte duvarları temizleyelim en sonunda da yerleri temizler çıkarız. Anlaştık mı?" dedim elime bir tane yer yıkama fırçası alırken. "Anlaştık" dedi eline bir bahçe fırçası alırken. Merdivene en uzak, koridorun sonundaki odayla başlayacaktık işe. Ruh adam içeri girdi ve arkasına dönerek konuştu. " Sen neden girmiyorsun?" o örümcek ağlarını alırken üstüme örümcek filan sıçrar gerçekten hiç uğraşmak istemiyorum. Örümceklerden nefret ederdim. "Sen örümcek ağlarını temizle de ben öyle gireyim." dedim bir elimi belime koyarken. "Korkuyor musun yoksa?" diye sordu. Sesinde alay yoktu, beni tanımaya çalışıyordu sanki. "Evet, korkuyorum." dedim dürüstçe. " O zaman biraz uzakta dur örümcekler hızlı hareket eder, panik olma." dedi sevecen bir şekilde. Yüzümde istemsizce bir tebessüm oluştu. Hala başlamamasıyla beni beklediğini anladım. Kapının karşısındaki duvarın dibinde bir tane sandalye vardı, gidip oturdum ve ayaklarımı da kendime çektim. Benimle birlikte o da ağları temizlemeye başladı. Böcekler her yere dağılmaya başlamıştı. SANDALYE DE HAPİS KALDIM. Asla aşağıya inmem.

On beş dakikanın sonunda Ruh adam temizliği bitirmişti. Örümcek ağlarını koyduğu poşetin ağzını bağlayarak merdivenlerin oraya attı. "Gel hadi neyi bekliyorsun?" diye sordu. "Her yerde örümcek var nasıl ineyim aşağıya?" dedim mızmızlanarak. Yavaşça bana doğru yaklaştı. Onun çevresinde hiç örümcek yoktu, enerjisi yüzünden kaçıyor olmalıydılar. Oturduğum sandalyenin oraya geldi ve elini uzattı. "Örümcekler bana yaklaşamıyor, korkma bir şey olmaz." dedi sakinleştirmeye çalışarak. "O zaman sen ilk önce lazım olan malzemeleri odaya götür , ondan sonra beni al." dedim. Bence harika bir fikirdi. Kafasıyla beni onaylayıp önceden hazır ettiğim kova ve fırçaları odaya götürdü. Daha sonra yanıma gelip elini tekrar ban uzattı. Ben ona yavaşça elimi uzatırken o birden beni tuttu ve aşağıya indirdi. "Ya napıyorsun ya. Ben alıştıra alıştıra inecektim aşağıya sen niye beni birden indiriyorsun ki. Ruh adam her yerde örümcek var." dedim yine mızmızlanarak. Yüzünde ki tebessümle bana bakıyordu. "Aşağıya bak, hiç bir örümcek bize yaklaşabiliyor mu?" sorusuna hemen yanıt verdim. "Hayır." dedim sakin bir şekilde. "O zaman sorun yok. Bak fark etmedim sanma, örümcek bahanesiyle işten kaytarıyorsun." dedi gülerek. "Hiçte bile örümceklerden korkuyorsam benim ne suçum var ya Allah Allah. Hem sen çok yaylanmaya başladın hadi bakalım iş zamanı." dedim onu arkamda bırakırken. Tabi aramıza çok mesafe koyamıyordum örümcekler gelir çullanır filan aman aman.

En üst kat 5 saatin sonunda pırıl pırıldı. 3 oda olmasına rağmen o kadar pisti ki odalar anca bitirebilmiştik. "Diyorum ki yemek yiyip yatsak mı? Çok yorgunum az kaldı bayılacağım şuraya." dedim yorgunlukla. Şu temizlik çok zor şey ya. Daha kaç kat var. Offf offf bitmiyor anam bitmiyor. "Bugünlük bu kadar yeter gerisini yarın hallederiz. Yemek yedikten sonra ama bence bir Uzaylarla konuş." Hakikaten Uzaylar ne yapmıştı acaba. Onlar gideli bir hafta oldu herhalde. Zaman kavramı kafamı çok karıştırmaya başladı. Bir şekilde halletmem lazım bu sorunu yoksa bu gidiş iyi değil.

"Ruh adam bana sosisleri verir misin?" dolaptan çıkardığı sosisleri bana uzatırken konuştu. "Menümüzde ne var sayın ahçı?" Ondan sosisleri aldım ve çok kalın olmayacak şekilde doğramaya başladım. "Bugün ki menümüzde tost var sevgili müşterim." Sucuk ve salam yemeyi sevmiyorum. Onun için de canım tost istediğinde sosisli yapıyordum. Doğradığım sosisleri ilk önce biraz tost makinesinde pişirdim. Daha sonra az pişmiş sosisleri, diğer malzemelerle birlikte ekmeğe yerleştirip bir güzel tost makinesinin arasında ezdim. Bir kaç dakika sonra tostumuz hazırdı. Koca ekmeği dörde böldüm ve iki tanesini ona iki tanesi bana olacak şekilde tabaklara koydum. Tabakları masaya koyduktan sonra masaya oturup Ruh adamın çayları doldurmasını bekledim.

Masa da sessiz süren bir yemeğin ardından masayı toplamadan kaçtım. Daha önceden de dediğim gibi masa toplamaktan nefret ediyorum. "Hey kaçma buraya gel." dedi ruh adam. "Sevgili ruh adam masayı toplama gibi bir huyum yok sizden rica etsem siz toplar mısınız?" dedim mutfağa geri gelip şirince gülümserken. Bir süre bakıştıktan sonra acaba hint filmimi çekiyoruz diye düşünmeden edemedim. Neydi bu bakışmanın amacı? Sanırım o da sıkıldı ki konuşmaya başladı. "Günlerce böyle durabilirim ama eğer biraz daha ayakta durursan yorgunluktan yere düşeceksin o yüzden doğru yatağa küçük hanım." dedi bir baba gibi. Yani sanırım, ben bilmiyorum ki bir baba nasıl sevgi verir. İçimi kaplayan büyük hüzünle ruh adam yüzünü buruşturdu. "Neye üzülüyorsun bu kadar?" sorusu beni şaşırtmıştı. Üzüldüğümü nerden anladı.

Yüz ifaden Mayıs. Birazdan ağlayacak gibi bakıyorsun ona.

"Kalbin." dedim yaşadığım aydınlanmayla. Kalbi çok ağrıyor olmalıydı. Yanına gidip elimi onun kalbine koydum. O bana yaptığında işe yarıyordu belki ben yaptığımda da işe yarardı. iki dakika sonra "Tamam, geçti." dedi kalbindeki elimi tutarak. Sonra aşağı indirdi ellerimizi ama hala bırakmamıştı elimi. "Babam geldi aklıma. Annem beni doğururken ölmüş. Babamda anneme olan aşkından, onun ölümüne dayanamayıp kalp krizi geçirmiş.Sonra da ölmüş." Gözlerimden tane tane yaşlar süzülmeye başladı. "Yaşasaydı beni severdi değil mi?" diye sordum umutla gözlerinin içine bakarken. Ellerimizi ayırdı ve beni göğsüne çekerek konuştu. "Sana yemin ederim, benim senin gibi bir kızım olsaydı, istesem bile ondan nefret edemezdim. Güldüğünde parıldayan gözlerin, insanlara karşı kendini ezdirmeyişin, tatlı mızmızlanışların..." Gözlerime baktı daha sonra. Gözlerimde kayboluyordu sanki. Kendinden geçmiş gibiydi. "Gözlerin beni kendine çekiyor Mayıs, kendimi tutamıyorum." dedi farkında olmadan. Sonra tekrar sarıldı bana. Sımsıkı sarıldı. ' Senin yaralarını ben saracağım, kendini bana bırak' der gibi. En sonunda dayanamadım, göğsünde ağladım saatlerce. Bir süre sonra ikimizi de yan yana yere oturtmuştu ama benim kafam hala onun göğsündeydi. "Benim yanımda ağlayabilirsin Mayıs. Benim yanımda hiç kimse senin ağladığını göremez, göstermem" dedi saçlarımı okşarken. Gözlerimden daha çok yaş akmaya başladı.

Belki ailem öldüğünde bu kadar çok ağlamadım ama o saçlarımı okşadığında hiç ağlamadığım kadar ağladım...

______________________________________________

MERHABAAA. Yeni bölümle birlikte karşınızdayımmm. Nasılsınızzz? Umarım iyisinizdirr. İnstagram da takipçim artığında sizlerle soru cevap yapmam istiyorum. Lütfen instagram hesabımı da takip edinn

İnstagram: llazrayll

Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınnn. Sorularımıza geçelimmm.

Bu bölüm hakkındaki düşüncelerinizz.

Mayıs hakkındaki düşüncelerinizz.

Sevgili Ruh adam hakkındaki düşüncelerinizz.

Vee kitap hakkındaki ön görüşlerinizzz.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzereee. Sağlıcakla kalınn. Sizii seviyorummmm

Sevgili okurlarım. Zaman sapmalarını yazarken büyük bir hata yaptığımı fark ettim. Onun için aradaki zaman farkını düzeltiyorum. Kesitteki 1 gün normal dünyada 12 saat olacak. Yani davayı çözmek için normalde 42 gün süreleri var ya Kesitte bu gün sayısı 84 e çıkacak.

KESİTWhere stories live. Discover now