7 "ACI"

2.6K 241 67
                                    

KEYİFLİ OKUMALARRR...

______________________________________________

Hayat bazen karşımıza hiç beklenmedik olaylar çıkarabilir. Belki, ümidini kaybettiğin zaman sana yeniden ümit verecek biri çıkar karşına. Yada koşulsuz şartsız sırtını yaslayacağın insandan alırsın en büyük darbeyi. Hayatta hiç bir şeyin kesinliği olmadığını hepimiz biliyoruzdur umarım. On güvenilir arkadaşım olmasındansa, dört tane olmasını yeğlerim. Az olsun ama öz olsun.

"Mayıs içeri daha yeni girdin. Neden hemen çıktın ki? Elinde hiç bir şey de yok." Mina'nın sesi garip çıkmıştı "Daha yeni mi dedin sen? Yoksa ben mi yanlış duydum?" Olanları kavramaya çalışıyordum Yaklaşık yarım saattir içerdeydim ve Mina bana az önce girmişim gibi davranıyordu. "Hayır yanlış duymadın . Buraya saat 14.00'da geldik ve şuan saat 14.15" dedi Mina saatini göstererek. "Mina saatin bozulmuştur. Orada bulunduğum süre yarım saati geçti geçmedi." Mina yavaş adımlarla benden uzaklaşmaya başladı. Korkmaya başladığını hissediyordum. "Sen Mayıs mısın gerçekten? Anlamanın tek bir yolu var işaretimizi yap." dedi Mina korkulu sesiyle. İşaret mi? Hatırlamıyordum ki. En son biz işareti yaptığımızda lanetli evdeydik ve eve gidince değiştirme kararı aldık. Tabi eve gittiğimde çok uykum olduğu için o an ne yaptığımı bile bilmiyordum. Ne yapacağım ben şimdi? Mina arabayı alıp beni tek bırakmasa bari. Her ne kadar bana yardım etse de Mina çok korkardı. Olay yerinde sakinliğini korumaya çalışır bildiği tüm duaları okur, olay yerinde işimiz bittiğinde ise koşarak arabaya binerdi. Şimdi ise benim ben olduğuma inanmıyordu. "Mina işaretimizi hatırlamıyorum çünkü en son yaptığımızda çok uykuluydum. Benim, korkma." dedim sakin bir sesle yanına yaklaşırken. Bunu onunda biliyor olması lazım. Mina gözlerini pörtletmiş bana bakmaya başladı. Mina'nın bu davranışları garip gelmeye başlamıştı. Evet çok korkuyor olabilirdi ama mantığı bu durumlarda daha iyi çalışırdı. Şuan sanki bir an önce buradan gitmek ister gibiydi. Mantığını kullanamıyordu.

Daha fazla korkutmama kararı aldım ve geri çekildim. Bugün bu korkuyla gider yarın sakinleşmiş kafayla geri dönerdi nasılsa. Allah'ım sen konuyu biliyorsun. Amin. Mina koşarak arabaya binmiş gidiyordu. Eve tekrar mı girsem acaba? Hava çok soğumaya başladı ve ben donarak ölmek istemiyorum. Tekrar malikanenin kapısına doğru yaklaştım ve kapıyı tıklattım. "Hey ruh adam içeri gelebilir miyim?" diye sordum. Kapıyı açmayı denediğimde açamıyordum. Bir sonraki geldiğimde balyozla gelip bu kapıyı yok etmezsem ne olayım. Çarpılmayacaksam tabi. İlk önce onun garantisini almam lazım.

Kapının açılmayacağını anladığımda bende şansı pencerelerden denemek istedim. Gel gör ki ulaşabileceğim tüm pencereler kapalı ve ben o pencereleri kırarsam başıma bir şey geleceğinin adım gibi iyi biliyorum.

Tekrar kapının yanına gittiğimde kapının eşiğine oturup sırtımı da kapıya yasladım. Yaklaşık 1 saat filan geçmiş ve hava iyice soğumuştu. Tir tir titriyordum resmen. Kapının birden açılmasıyla pat diye yere uzandım. "Ruh adam, insan bir haber verir ya? Gerçi sen insan değilsin, unutmuşum pardon" dedim ayağa kalkarken. Kapı tam suratıma kapanıyordu ki birden içeri sıvıştım." Tamam ya tamam, ne kızıyorsun sende hemen canım Allah Allah." dedim etrafımda ayna arayarak. Tüm ışıklar yine açıktı. "Hey neredesin?" diye bağırdım evin içinde. "Bağırma, seni duyuyorum dedim." dedi sinirli sesiyle. "Oturma odasındayım oraya gel." diye devam etti. Umarım evde şömine vardır çünkü nasıl oluyorsa ev dışarıdan daha soğuk arkadaş.

Giriş katında ki tüm odaları gezdiğimde en son girdiğim oda oturma odasıydı. Allah'ım yaşasın yanan bir şömine var. Koşa koşa şöminenin önündeki minderlere oturdum ve ellerimi şömineye doğru uzatıp ısınmaya başladım. Şöminenin sağ yanında bu tarafa doğru bakan bir ayna vardı. Yanımdaki mindere oturup dalgın dalgın şömineyi izliyordu. "Derdin ne?" diye sordum yumuşak bir sesle. Anında kaşlarını çatıp sert sesiyle konuşmaya başladı "Bir derdim yok kes sesini ve ısın." Sinirlerimi bozmaya çalışıyorsa kesinlikle başarıyordu. "Benimle böyle konuşamazsın." dedim soğuk sesimle. Şaşırmıştı. Ondan korkmamı filan bekliyordu herhalde. Yok canım o bir kere olur.

Ayna ya tekrar baktığımda simsiyah uzun bir varlık vardı. Çok şükür bu varlığa alışkındım. Ruh adamla bir şey konuşuyorlardı ve ben ikisini de duyamıyordum. "Ayıp ama yaptığınız." dedim hoşnutsuz bir sesle. Beni duyduktan sonra soğuk ve ürkütücü bir şekilde bana bakmaya başladı. "Benden eğlence istediler. Bende kapıda ki arkadaşının zihniyle oynayabileceklerini söyledim. Anlaşılan arkadaşın baya korkakmış baksana seni bırakıp kaçtı." Benimle alay ediyordu. Arkadaşımla da böyle konuşamazdı konuşturtmazdım. "Kusura bakma ya. Her gün Mina'nın zihniyle oynanmıyor ama eğer ki kaçtığı için eğlenceniz yarım kaldıysa buyur benim zihnimle de oynayabilirsiniz." dedim tamamen onlara dönerek. Bomboş bir şey görüyordum ama aslında ordalardı aynadan görebiliyordum. Beynimde ufak bir sızı hissettim. Sanırım zihnime girmeye çalışıyordu. Ama başaramayacaktı. 'Kendi zihnimi kendim yönetiyorum ve bunun farkındayım. Hiç bir varlık veya hiçbir insan telepatik yöntemlerle zihnime giremez. Buna izin vermiyorum.' sürekli bu cümleyi tekrarladım içimden gözlerim kapalıydı. Git gide daha çok enerji harcıyorduk ikimizde ve o daha çok yoruluyordu. En son başaramadığı için sinirli bir sesle 'Çok üzüleceksin.' deyip çok hızlı bir şekilde burayı terk etti. Bu da şöminenin sönmesine neden oldu. Eğer bunu size bir insan söyleseydi dikkate almazdım fakat o bir insan değil ve böyle söylediğine göre bildiği şeyler olmalıydı. Hangi konuda üzülecektim? Kim tarafından? Belki ileride aşık olduğum adam tarafından üzülecektim yada belki canım bildiğim arkadaşlarım tarafından.

Ayağa kalmış gitmeye hazırlanıyordum. Ruh adam hala yanımda bana bakıyordu. Birden suratında tehlikeli bir sırıtış oldu ve tüm ışıklar teker teker sönmeye başladı. Hayır, hayır, hayır. Tekrar olmaz. Çok canımı yakıyor. Yanından gitmeye çalıştım fakat bir şey suratıma doğru gelmeye başladı. Sağ tarafımda şömine vardı ve içinden bir şey çıkıyordu. Her yeri, yer değiştirmişti. Git gide daha fazla lamba söndü. Enerjisi yoğunlaşmaya başlamıştı. Arkamda o vardı, sol tarafımdan, önümden sağ tarafımdan her yerden başka bir şey üstüme üstüme geliyordu. Nefesim kesilmeye başladı. Nefes alamıyordum. Canım gitti gide daha fazla acıyordu. Bana çok yaklaşmışlardı çığlık atamıyordum. Başım artık o kadar çok acıyordu ki gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Tek bir lamba kalmıştı. O da kapandı ve ben dayanamayıp yere çöktüm. Canım çok fena acıyordu. Etrafımdaki varlıkların sayısı çoğalmıştı. Hepsi kahkaha atıyordu. Çok korkunçtu. Bilincimi açık tutmakta zorlanıyordum ama burada bayılamazdım. Kim bilir ne yapardı o pislik bana.

Kaç dakika geçti bilmiyorum ama bilincimi daha fazla açık tutamıyordum. Daha sonra başımdaki tüm baskı gitmiş gülme sesleri kesilmişti. "Mayıs gözlerini aç." diyordu bir ses. Kim olduğunu algılayamayacak kadar yorgundum. Kendimi daha fazla tutamadım. Bıraktım kendimi karanlığa. Duyuyordum hala, ses zihnimin içinde yankılanıyordu. 'Bırakma' diyordu bana 'Sakın kendini bırakma. Eğer bırakırsan uyanman çok zor olacak' diyordu bana fakat artık her şey için çok geçti.

______________________________________________

MERHABAAAAA. Yeni bir bölümle karşınızdayımmm. @llazrayll bu benim İnstagram kullanıcı adımm Kesit ile ilgili bir şeyler paylaşıyorum. Takipçi sayısı arttığında soru cevap yapar sohbet ederizz. Takip etmeyi unutmayın. Bol bol satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyide unutmayınnn.

Ruh adam hakkındaki düşüncelerinizzz.

Mayıs hakkındaki düşüncelerinizz.

Mina hakkındaki düşüncelerinizz

Kitap hakkındaki düşünceleriniz.

Ve Kitap hakkındaki ön görülerinizz.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın görüşürüzzz...

KESİTTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang