Yirmi Altı: Mavi

814 147 244
                                    

Sanki sol kaburgamın altında bir yerde bir ip varmış da bu ip, senin sol kaburgana sımsıkı bir kördüğümle bağlanmış

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।


Sanki sol kaburgamın altında bir yerde bir ip varmış da bu ip, senin sol kaburgana sımsıkı bir kördüğümle bağlanmış. Öyle sanıyorum ki aramıza dağlar, denizler girerse bizi birbirimize bağlayan bu ip kopacak. O zaman da için için kanlarım akacakmış gibi bir kuruntuya kapılıyorum...

-Jane Eyre, Charlotte Bronte

🌖

Soluk, sorunlu ve bunaltıcı iki hafta geçirmiştim. Nereye gitsem sıkılıyor ne yapsam içimi karartan duygulardan bir türlü kurtulamıyordum. Kasvet tenime yapışmış adeta dövme gibi işlemişti. Dört yanım endişeyle çevriliydi. Bunu gizleyebildiğim de oluyordu apaçık belli ettiğim de. Bazen oturduğum yerden kalkmadan mızmızlanıyor, sözlerimle insanları daraltıyorken bazen de içimde çığlık çığlığa kavga eden birileri varken yüzümde güller açıyordu. Tüm bu kurtulmak istediğim saçmalıkların sebebini ilaçlara bağlıyordum.

İki hafta boyunca hoşuma giden tek şey Yiğit'in üstüme tahmin ettiğimden çok daha fazla düşmesiydi. Gözleri daima üstümdeydi. Diyet programıma uymam için tabaklarımı bizzat hazırlıyor, ilaç saatimi aksatmıyor, terapiye ve doktora mutlaka benimle geliyor, saatler sürse de kapının önünden bir saniye bile ayrılmadan bekliyordu. Her seferinde onu sevmekte nasıl da haklı olduğumu fark etmeden gösteriyordu. İlgisinden bir an bile bunalmamış olsam da bana hasta olduğumu düşündürttüğü bazı anlarda ona beklenmedik çıkışlarda bulunuyordum. O anlarda üşenmiyor ve her seferinde yaptığı uzun konuşmalaradan birini yapıyordu benim için. Tabii bu medcezirler şu anda oldukça azalmış durumdaydı.

Ailemle konuşmuş ve içinde bulunduğumuz durumu o anlatmıştı. Bana kalsa söylemezdim ancak terapilere ailemin de zaman zaman katılması gerekiyordu. Çok şaşırmışlar ve büyük bir paniğe kapılmışlardı. Bir an telaşları yüzünden öleceğimi falan düşünmüştüm. Bana göre abartıydı. Hem Yiğit'in hem de ailemin davranışları gereğinden fazlaydı, aşırıydı.

Annem gözlerimin içine bakıp şaşkınlıkla, ''Bu nasıl olur? Fiziğin olması gerektiği gibi. Zayıf değilsin.'' dediğinde Yiğit neredeyse delirmişti. Hatta bir an kendini tutamayıp, sizin yüzünüzden, diye bağırmıştı. O kadar sinirlenmişti ki bunca öfkenin bedenine nasıl sığabildiğini sorgulamıştım.

Nilüfer Gültekin de kabullenemiyordu. Yiğit'in acı sözlerini işittikten sonra çabuk toparlanmış ve hiç ses çıkarmadan bir an önce terapistimle görüşmek istediğini söylemişti. Terapideyken düşünmeye çok zamanımız oluyordu. Hatta seansların hepsi düşünme üzerineydi. Aklıma unuttuğum anılar doluşuyordu.

Annem şefkatli olduğunu düşündüğü o kadifemsi sesiyle, ''Babaannenin karşısına bu kilolarla çıkarsan herkes içinde sana neler diyeceğini biliyorsun, kızım. Değil mi? Bir aydır bu yemekten haberdarsın, yediğine içtiğine dikkat etmeliydin.'' dediğinde on yedi yaşımdaydım.

GARAMजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें