Sekiz: Beyhude

1.5K 196 64
                                    

🌗

Geriye dönüp baktığımda karakterimden, sahip olduğum kişilikten ödün verdiğim bir anı hatırlamıyordum. Gerekli insanlarla mesafemi koruyor, kime nasıl davranmam gerektiğini biliyordum. Kimseyi kendimden üstün ya da aşağıda görmüyordum. Herkesin kendine ait özellikleri ve ayrılcalıkları olduğunu bilerek büyümüştüm. Bu kendimi bildim bileli böyleydi. Hatta bu özelliğim Anıl ve Esin'e yer yer abartı geliyordu. Öyle kolay kaybetmezdim kontrolümü. Ağır konuşmaz, kalp kırmamak için haklı olduğum anlarda bile susardım. Gördüğüm terbiyeye babamın uyarıları da eklenince başlı başına bulunduğum cemiyetteki insanların özelliklerinden farklı birine dönüşüyordum.

En azından öyle olduğunu sanıyordum.

Dudağıma kilit vurmak hatta ve hatta dilime ucu ateşte yanmış iğne saplamak istiyordum.

Eve geldiğimde kapının önünde arabamı görüm. Yiğit arabayı bırakıp gitmiş miydi yoksa burada mıydı? Kalbim hızla çarptı. Hemen ardından da çarpıntılar yerini sakinliğe bıraktı, kalp atışlarım düştü. Ellerim buz kesti, bedenim titredi. Onu görmek için bir yanım yanıp tutuşuyor, bir yanım da göz göze gelmekten korkuyordu. Nasıl bakabilirdim ki yüzüne? Asla hak etmediği sözleri söyledikten sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edemezdim. Vereceği tepkiden korkmuyordum. Kendimi en kötüsüne hazırlamıştım. Yaptığım yanlışın pençesinde çırpınmak yerine bana söyleyeceği sert sözleri duymayı tercih ederdim.

Nefeslenip eve doğru ilerledim. Toplu ayakkabılarım zeminde çıkardığı ses yaşayacağım stresin habercisiydi. Kapıyı çaldığım an kısa süre sonra Sude tarafından açıldı. Yorgun gözlerle selam verip içeri geçtim.

Salonda babam, annem ve Yiğit oturuyordu. Bedenimi arzuyla yakan istek Yiğit'in cam gibi gözlerine bakmaktı. Dirseklerini bacağına yaslamış, kafasını önüne eğmişti. Saçları salonun ışığında daha da açık renkli görünüyordu.

Herkes beni bekliyordu. Yiğit olan biteni anlatmış mıydı? Ona söylediklerimi babama söyleseydi eğer babamın gözlerinde göreceğim hayal kırıklığı çok büyük olurdu. Umurumda değildi. Önemli olan Yiğit'in bakışlarında okuduğum anlamdı. İstifa etmek için mi gelmişti? Onu görmeye, sohbet etmeye alışmıştım. Öylece gitmesine vesile olmak istemiyordum.

Anne ve babamın gözleri üzerimden ayrılmıyordu. Öğrenmişlerdi. "Baba?" dedim sorar gibi.

"Gel, otur şuraya." dedi babam elini hemen yanına hafifçe vururken. Ayaklarım ilerlemek için başka bir komut bekliyordu. Yürüyemedim. Öylece karşımda duran yüzleri izlemeye devam ettim.

Yiğit kafasını kaldırdı. "Ben kalkayım Ümit Bey." dedi soğuk bir sesle. Beklediğim komut bu olacak ki babamın yanına doğru ilerleyip oturdum.

"Otur Yiğit, lütfen." dedi babam. Ona karşı tutumu sıcak ve samimiydi. En başından beri ona samimi davranıyordu. Ona borçlu olduğunu söylediği bir hayat söz konusuydu.

Yiğit babamı kırmak istemiyor gibiydi. "Biz konuşacaklarımızı konuştuk." dedi yine de. Suratı mermer gibiydi. Benimle aynı ortamda olmak istemiyordu.

Babam fırsat tanımadı. "Birkaç dakikan vardır diye düşünüyorum delikanlı. Kızımla seni de ilgilendiren bir konuşma yapacağım." dedi ve bana dönerek konuşmasına devam etti. "Neden Yiğit ile dönmedin?"

Gözlerim Yiğit'i bulduğunda dümdüz bakışlarla önündeki sehpayı izlediğini gördüm. Soğuk, uzak halini görmek istemiyorum. Suratında dümdüz bir ifade vardı. Kırgın ya da kızgın baksaydı daha iyi hissederdim.

GARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin