Gerçek Bir Black

89 7 9
                                    

Sirius gözüne gözüne giren güneş yüzünden sinirli bir şekilde uyandı. Aptal James perdesini çekmeden gitmişti. Zaten bir de kıymetli uykusunu bölmeye çalışmıştı. Sirius bunu ona ödetmeyi aklının bir köşesine yazarak yatağından kalktı. Yanı başındaki saatine baktı. Kahvaltı başlayalı on beş dakika geçmişti bile. Belkide James'e teşekkür etmesi gerekiyordu.

Oda da ki iki yatak boştu fakat diğerinden ise şiddetli bir horultu geliyordu. Ve bu yatak dün onlarla neredeyse hiç konuşmayan Peter'in yatağıydı. Sirius, Peter'i daha önce birkaç kez görmüştü. Dadısı Mrs. Summerbee bir safkandı ve ailesi onları ara sıra yemeğe davet ederdi. Buna rağmen Sirius ve Peter'in arasında hiçbir zaman bir arkadaşlık bağı oluşmamıştı. Diğer tüm aile yemeklerinde yemek yendikten sonra Sirius ve Regulus diğer ailenin çocuklarıyla farklı bir odaya yollanması sebebiyle Sirius, Hogwarts'taki çoğu safkanı tanıyordu. Fakat Peter'in dadısı onu Sirius ve Regulus ile yalnız bırakmaya hep karşı çıkmıştı. Walburga Black her ziyaretlerinde onları göndermeye çalıştıysa da Mrs. Summerbee her zaman bir bahane bulup bunu reddediyordu. Sirius o zamanlarda bile bunun annesini kızdırdığını anlıyordu fakat hiçbir zaman çok üstünde durmamıştı. Ama şimdi de bunları düşünmenin zamanı değildi. Peter'i de uyandırıp kahvaltıya yetişmeleri lazımdı. Peter'in yatağına yaklaştı.

"Hey, Peter. Hey, uyanman lazım kahvaltıyı kaçırıyoruz. "

Peter kahvaltıyı duyunca hemen gözlerini açtı. Sirius ise onun bu haline kahkahalarla gülmeye başladı.

"Bitti mi?" Peter uyku sersemliğiyle sormuştu.

"Ne bitti mi?"

"Kahvaltı."

"Hayır ama hemen kalkmazsan bitecek. Çabuk kalk ve giyin hemen!"

"T-tamam he-hemen hazırlanıyorum." Dedi ve neredeyse koşar adımlarla tuvalete doğru yol aldı.

Neden böyle bir tepki vermişti acaba? Sirius'un söylemi fazla mı sertti? Aslında sadece şaka yapmak istemişti. Sirius hiç bir zaman fazla düşünerek konuşan biri olmamıştı. Neyse, çok da önemli değil, dedi kendi kendine. Belki de uyku semesi alınganlığı üstündeydi. Bu olaya kafasını fazla takmadan üstünü giyindi ve saçlarını taradı.

Aynanın karşısına geçip son düzeltmelerini yaptı. Şu an gerçekten ailesinin gurur duyacağı şekilde duruyordu. Ama belki de onlar üstündeki cüppenin Slytherin'e ait olmasını isterlerdi. Aslında bu konu dün Sirius'u fazlasıyla rahatsız ediyordu. Hayatında en son isteyeceği şey ailesini hayal kırıklığına uğratmaktı. Ama James onların bu konuyu fazla kafaya takmayacaklarından emin olduğunu ve Sirius'un rahatlaması gerektiğini söylemişti. Ve evet, kesinlikle haklı olmalıydı. Ne demişti annesi, "Emin ol yepyeni ve harika bir hayata adım atıyorsun.'' Zaten hiçbir zaman Slytherin'e seçilmesi gerektiğini söylememişlerdi ona. Tamam, bazen ima ediyor olabilirlerdi ama sırf başka bir binaya seçildi diye çok sevdikleri oğullarından vazgeçecek değillerdi değil mi? Bunu düşünmek içini rahatlattı Sirius'un. Ailesi onu çok seviyordu ve ne olursa olsun birbirlerini sevmeyi bırakmayacaklardı. Gülümsedi ve tam o anda banyo kapısı açıldı. Peter hazırlanmışa benziyordu.

"Şey... Çıkabiliriz... Sende hazırsan." Peter hala çekingenliğini üstünden atamamıştı. Ama şu an oturup ondan sorunlarını anlatmasını isteyecekleri zamanda değillerdi. Kahvaltıyı kaçırıyorlardı!

"Evet evet, çıkalım."

Sirius ve Peter odadan çıktılar ve doğruca yemekhaneye gittiler. Kapıyı açtıkları anda gözüne ilk çarpan James, Remus, Marlene ve henüz tanışmadığı birkaç kız birlikte kahvaltı yapıp gülüşüyorlardı. Önde Sirius, arkada Peter onlara doğru yürüdüler.

𝓣𝓱𝓮 𝓶𝓪𝓻𝓪𝓾𝓭𝓮𝓻𝓼Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon