| 21 |

1.1K 163 113
                                    


Keyifli Okumalar ✨️

🌌🌌


Çok küçükken insanların beyinlerini okuyabilmeyi dilerdim. Bu ilk yedimdeyken, küçük bir kızın isteği olarak baş gösterdi. Ergenliğimde annemin beynine girebilmeyi diledim; ardından babamın tüm bunların içinde gerçekten ne düşündüğünü merak ederek geçti günlerim.

Şimdi ise işler bambaşkaydı. O zamanlar hep çevremdeki insanların sorunlarıyla ve düşünceleriyle ilgilenmişken şimdi hemen yanımdaki adamın aklından benimle ilgili neler geçtiğini merak ediyordum.

Yaman bazı şeyler hiç yaşanmamış gibi davranmak konusunda büyük bir ustaydı. Bana dokunuş şeklinden pek de masum olmadığını düşünürken bir dakika sonra dünyanın en komik olayına şahit olmuş gibi davranabiliyordu.

Başımı döndürdüğü bir gerçekti; olabilecek her konuda.

Gerçi bu dönmenin sebebi bitirmek için üstün çaba içerisinde olduğum biramdan kaynaklı da olabilirdi. Herkesin ikinci hakkını çekinmeden sömürürken onlar ağızlarının nerede olduğunu da, nerede durmaları gerektiğini de gayet iyi biliyorlardı.

Dedi dördüncü şişesini tam o anda kafasına dikerek şişenin dibini gören Simge.

"Tamam, yeter bu kadar."

En yakın arkadaşım, henüz bitirdiğim şişeyle birlikte önümdekileri benden uzaklaştırırken itiraz etmedim. Mayışmıştım ama aklım her rezilliğimi hatırlayacak kadar yerindeydi. "İyiyim. Kafam da güzel olmadı." Sadece belirgin bir yorgunluk vardı üzerimde ve içkiyle birlikte daha da çökmüştüm. Dokunuşlarından, sözlerinden ve planladığı konuşmadan biraz olsun kaçabilmek adına kafamın iyi olmasını ne kadar da istemiştim oysaki.

Ne konuşacaktı benimle? Aklıma kötü hiçbir şey gelmiyordu ama sorun iyi bir şeylerin de gelmemesiydi. Bana aşkını mı itiraf edecekti? Hangi aşktı, hangi zamanda alevlenmişti, beni arkadaş olarak görürken bir anda nereden düşmüştü aklına bu düşünce? Cemre ile ilgili taktik mi isteyecekti? Sohbetinden çok keyif almıştı da bu yüzden ona evlenme teklifi mi edecekti?

Neden bu kadar karışık olmak zorundaydı?

"Çok uykum geldi," diye mırıldandım susuzluktan kuruyan dudaklarım yüzünden yüzümü buruştururken.

"Kalkalım mı? Saat de ikiye geliyor zaten."

O kadar olmuş muydu sahiden? Yemek yedikten hemen sonra pastamı kesmiştik ve arkadaşlarım yeni iş yerim için güzel dileklerde bulunarak beni daha da mutlu etmişlerdi. Tabii aklım çok başka yerlerde olduğu için bu oldukça düşük bir düzeyde kalmıştı ama etkisini yine de yadsıyamazdım. Yanımda olmaları her şeyden daha değerliydi.

İçmeye başladığımızdan itibaren herkes bir şeylerden bahsedip durmuştu. Hatta Yaman yanımda bıcır bıcır konuşuyor, gür çıkan ve eğlenceyle harmanlanmış sesiyle bir şeyler anlatıp arkadaşlarına sataşıyordu.

Ondan nefret ederken buldum kendimi bir an. Beni sonsuz bir cehennem ateşinin içine attıktan sonra nasıl olur da bu kadar eğlenebilirdi?

Kaşlarımı çatarak ona bakarken bakışlarını bir anda bana çevirdi. Küçük bir kız çocuğunun ifadesiyle, elinden eşyası alınmışçasına somurttuğumdan neredeyse emindim. Komik ve utanç verici bir görüntü çizdiğimi düşünsem de bana güldüğünde kaşlarım eski haline döndü bir anda.

Aşık olduğumuzu daha nasıl belli edelim be adam?

"Hadi seni evine bırakayım." İtiraz etmeyi bir saniye bile düşünmedim. Artık bunu söylemese bile yan yanayken eve dönme zamanı geldiğinde kendimi arabasına atacak olmam yazısız bir kurala dönmüştü.

Yıldızların Buluştuğu GeceWhere stories live. Discover now