5 - DALGALARIN ÖFKESİ

1.4K 158 420
                                    

Jessie Reid - Whole Heart

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Jessie Reid - Whole Heart

Toprağın altına gömdüğümüz gerçeklerimiz vardır sandık içinde. Yahut şişelerin içine doldurup derin okyanuslarda boğulmasına izin verdiğimiz... Gerçeklerimiz bir ayna görevi görür çoğu zaman. Karşımıza dikildiklerinde yüzleştirirler bizi kendimizle. Bir sır gibi saklarız onları herkesten, her şeyden. Zaten bu yüzden derin sulara ya da toprağa gömeriz. Bir gün birinin karşısına dikilmesinler diye. En çok da bizim...

Fakat bir gün o şişe dalgalarla karaya vurur ve ayak diplerimizde biter. Bir gün üzerine bastığımız yumuşak toprağın eşelendiğini fark ederiz ve sandık açık seçik önümüzde serilidir artık.

Belki şişenin kapağını açmayız. Belki sandığın kapağını ise kaldırmayız. Ancak bir gün biri gelip, elimizin gitmediği o kapağı tutup uzaklara fırlatabilir. Şişeden de sandıktan da zehirli bir yılan çıkar ve gün sonunda kaçışımız olmayabilir o yılanın zehrinden.

Ben on beş yıl boyunca köşe bucak kaçmıştım o gerçekten. On beş yıl boyunca saklandığım yerde kimse bulamamıştı beni. Bir gün bir yabancı çıkagelmiş ve kalbimin en hassas noktalarında vuku bulan acıyı sürmüştü bedenime. Kabuk bağlamış yaralarımı yeniden eşeleyerek o kabukları bir bir kaldırmıştı.

Dişlerim birbirine vuracak kadar kadar soğuğa bürünmüşken, çenemi hareket dahi ettiremeyeceğim kadar sıkmama sebep oluyordu yabancı. Yaralarımı yeniden önüme seriyordu. Bileklerimin acısını yeniden hissettiriyordu.

Dudaklarını aralayıp kapatıyor, gür sesini döküyordu aralarından. "Şah" diyordu ve ben yeniden küçük Pelin oluyordum 101 numaralı otel odasında.

''Şah'' kelimesinin, kulaklarımda vuku bulan yankısı bittiğinde kendimi toparlayıp ciğerlerimi derin bir nefesle doldurdum ve elimi avuçlarından çekip karşısındaki diğer berjere geçtim. O ise öne meyil almış vücudunu önce dikleştirdi, sonra sırtını geriye yasladı. Daha rahat hissetmek için bacak bacak üzerine attım. Bedeni bedenimi taklit etti. Az evvelki pozisyonuna geri döndü ve işaret parmağının üst boğumunu yeniden hafifçe dudaklarına sürtmeye başladı. Gözleri gözlerimdeydi; gözlerimi okumaya çalışıyordu sanki. Kollarımı berjerin iki yanına yaslayarak "Anlat lütfen." dedim kibarca. "Mektuplardan başla."

Derin bir nefes aldı ve gözlerini kaçırdı. O da zorlanıyor gibiydi konuşmak konusunda. Oturduğu koltukta ufacık kalmıştı sanki. Sanki karşımda yirmili yaşların sonundaki Deva değil, küçücük bir Deva vardı. Keza, dudaklarını araladığında gür sesinin içine ufak bir erkek çocuğun sesi gizlenmişti sanki. Belki de ona karşı yersiz güvenim, onu anlayacağıma inanmam da onu kendime benzettiğimdendi. Hikayesini bilmiyordum, onu gerçekten tanımıyordum ancak içinde bir yerde bir Pera var gibi hissettiriyordu.

MATWhere stories live. Discover now