3.7

4.5K 281 19
                                    

merhabalar ask tanelerim

Bölüm biraz kısa ve geçişvari oldu bilgisayardan yazdım kör olmama son üç

diğer bölüm kısa sürede gelecek zaten meraklanmayın😗🧿

OY vermeyi ve YORUM yapmayı unutmayın lütfenn

Deva

Elimdeki ruju çalışma masamın üzerine bırakıp boy aynamın önünde kendimi öylece bir süzdüm. Üzerimde siyah klasik bir elbise vardı ve kendime çok yakıştırarak giymiştim. Saçlarımı elimle yeniden düzeltip şekillendirdim ve aynanın başından ayrıldım.

Günlerden pazardı ve bugün Uraz'la kutlama yemeğine çıkacaktık. Aslında cuma akşamı için sözleştiğimiz randevumuz benim unuttuğum deneme sınavım yüzünden bugüne ertelenmek zorunda kalmıştı. Cumartesi de Uraz'a uymadığı için en iyi günün pazar olduğuna karar vermiştik. Güzel geçen denememden sonra epey keyifliydim ve bugün iki şeyi kutluyordum. Birincisi satrançtaki başarımdı. Bir diğeri denememin güzel geçmesiydi.

Henüz Uraz'ın gelip beni almasına vakit vardı ama heyecanımdan erken hazırlanmıştım. Çantamı ve telefonumu alıp odamdan çıktım ve salona ilerledim. İçeri girdiğimde annem televizyon başında bana göre tamamen saçmalıktan oluşan bir programı izliyordu.

"Nasıl olmuşum?" dedim neşeyle ve kendi etrafımda döndüm. Annemin gözleri ekrandan ayrılıp bana döndü ve beğeniyle süzdü. Elindeki çekirdek çöpünü kaseye atıp üzerime doğru peş peşe tükürünce kaçtım önünden.

"Çok güzel olmuşsun anneciğim. Neyse ki babanın meymenetsiz kardeşlerine falan çekmedin de gözümüz güzellik görüyor." diyerek imayla görümcelerine lafını soktu. Güldüm sözlerine. Annemin birebir kopyası olmasam da sarışınlığım ve mavi gözlerimiz aynıydı. Onun dışında benzer pek bir yanımızı göremiyordum. 

"İki arada bir derede görümcelerine sevgini göstermeden de yapamıyorsun anne." dedim gülüşlerimin arasında. Suratı memnuniyetsizce buruştu.

"Aman ne sevgi ne sevgi, benden uzak Allah'a yakın!" diye homurdandı ve ekrana geri döndü gözleri. Yanına yerleşip Uraz gelene kadar annemle oturmaya karar verdim. "O şeytanın yan sanayisi olan halarının yanına çok gitme, maazallah kem gözleriyle nazar değdirirler." dedi tiksintiyle. Güldüm sadece. Nasıl da seviyor görümcelerini, canım annem ya. Birkaç dakika sonra yeniden konuştu.

"Ne zaman gelecekmiş seninki?" diye sordu gözlerini bana döndürmeden. Sesindeki tınlamayı tanıyordum. 

"Henüz bir saat var, erken hazırlandım." dedim rahat bir sesle. Annemden pek bir şey gizlemezdim. Bu yüzden sevdiğim ve beraber olduğum çocuğu da saklamamıştım. Annem de derslerimi etkilemeyeceğine dair söz isteyip onaylamıştı. Ders ve aşkı birbirine karıştıracak biri değildim çünkü hedeflerim vardı. Ki Uraz'ın da buna izin vereceğini sanmıyordum.

Tabii Uraz'da kaldığım o günü, Ela'da kaldım diye biliyordu ama ufacık bir yalandı. Hâlâ vicdan azabı çektiğim bir yalan, evet.

"Aklın beş karış havada." dedi bu sefer.

"Annişim, aşık insanın aklının yerinde olduğu ne zaman görülmüş?" Diye konuştum neşeyle. Bana ters bir bakış attı ve kafasını sen iflah olmazsın dercesine salladı. Yanağından makas aldım hareketine karşın. 

Son yarım saati annemin izlediği saçma programla geçirince eriyen nöronlarımı kurtarma çalışması için koşar adım odama gittim çünkü kalan son beyin hücrem kafamın içinde kolbastı oynuyordu.

Sözleştiğimiz saat geldiğinde telefonum hâlâ sessizdi. Uraz'a birkaç mesaj attım bu yüzden.

Deva : Uraz neredesinnn

Deva : beş saat önce hazırlanmamın daha fazla beklemek gibi bedelleri oldu zaten

Deva : biraz da sen bekletirsen meyve vermem yakındır

Mesajlarım tek tikte kaldı. Kaşlarım çatıldı bu sebepten.

Deva : hayatım heyecandan sağda solda bayılmış olma ihtimalin???

Birkaç dakika daha bekleyip aramaya karar verdim. Ciddi bir durum olma ihtimali beni gerginleştirmişti. Odanın içinde dört dönerken daha fazla beklemenin anlamsız olduğunu düşünüp telefona sarıldım ve numarayı arayıp kulağıma götürdüm.

Duyduğum tek ses telesekreterin aradığım kişiye ulaşılamadığına dair yaptığı uyarıydı. Son konuşmamız cuma akşamı denememin nasıl geçtiğine ve pazar saat kaçta buluşacağımıza dair bir konuşmaydı, cumartesi günü dahil bir daha konuşmadığımız için endişelenmiştim çünkü Uraz telefonunu gerek olmadıkça kapatmazdı.

Ayrıca neredeyse iki gündür konuşmuyorduk basit mesajlaşmalar dışında. Bu duruma şu ana kadar önem vermemiştim çünkü yoğun olarak çalışıyorduk. Önemsemem gerekirmiş.

Karşılaşacağım sonucu bilerek bir kere daha aradım. Sonuç, değişmedi.

Bir saat bekledim. Uraz beni almaya gelmedi. Aramalarıma dönmedi. 

Bir saat daha bekledim. Elbise artık rahatsız hissettirdiği için kıyafetlerimi değiştirdim. Bir kere annem geldi odama, neden gelmediğini sordu. Ufak bir sorun çıktığını ve bu akşamı iptal etmek zorunda kaldığımızı söyledim. Bunlar benim cümlelerimdi, Uraz beni arayıp bir açıklamada bulunmadı. 

Mutsuzluk ve belirsizlik üzerime kara bir bulut gibi çökerken makyajımı da temizleyip yatağıma geçtim. Ela'dan gecenin nasıl geçtiğine ve eve gelince her şeyi anlatmam gerektiğine dair bir mesaj vardı. Sorun şuydu ki, eve gelmeme gerek yoktu çünkü hiç evden çıkmamıştım. Mesajı bildirim panelinde bıraktım, açıklama yapacak havada değildim.

İki saat daha geçti. Artık neden gelmediğine dair değil, iyi olup olmadığına dair bir haber almak istiyordum. Endişe beni içten içe kemiriyordu. 

O gece, Uraz mesajlarımı görmedi, aramalarıma da dönmedi. Bir haber vermedi. Tüm gece ufakta olsa haber alamadım.

En yakın arkadaşlarını aradım, haberleri yoktu.

Endişeden bir gram uyuyamadım. 

Uraz bu gece beni korkularımla baş başa bıraktı. 

Sevdiğin birinden haber alamama korkusu. Belirsizlik. Kötü bir şey olduğuna dair düşünceler. 

Geçirdiğim en korkulu gece, bu gece oldu.

teori yorumlarınızı alayımmm

beğendiniz mi???

diğer bölümde görüşmek üzere, öpüldünüzz<3

REKABET • yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin