✔️17. Bölüm

46 20 0
                                    

Ada'yla devam...

Ben Alparslan'a, Alparslan abi Alper'e, Alper bana bakıyordu.

Gözlerimi kapatıp elimi alnıma koydum. Başım ağrıyordu ve kolumun acısını daha yeni hissediyordum.

"-Sana birini tutacağım. Hatta benim evime geleceksin." Alparslan abi bunları söylerken bana bakmıyordu. Bilgisayarda birşeyler yapıyordu. "-Kimseye rahatsızlık vermeye lüzum yok. Otelde de bana yardımcı olabilecek çalışanlar var."

"-Alp gönderse bile ben seni bir daha o otele sokmam Ada. Unut bunu."

Benim adıma kararlar vermeleri ne hadlerineydi bilmiyordum ama bu durum canımı sıkıyordu. "-Karşınızda on iki yaşında bir çocuk yok. Laf anlayın. Ben otelde de kalırım, kendime ev de alırım." Alparslan abi bana baktı. "-Haklısın. Karşımızda on iki yaşında bir çocuk yok ama beyin yaşı o dolaylarda olan bir yetişkin var." Gözlerimi kısıp yüzünü inceledim. "-Kollarımı da birleştiremiyorum ya of!"

Alper ayağa kalktı. "-Ada... Bak benden nefret et. Beni görmeye dayanama, ismim geçince miden bulansın ama kendini tehlikeye atma. Alp ile git."

Benim için korktuğu açıktı. Derince nefeslendim. "-Peki.."

"-Sana da arkadaş çıktı Alp." diye mırıldandı. Dolaba yürüdü. Aynı anda kapı çalındı. Alparslan daha gel demeden Atlas içeri girdi. Bakışları direk beni bulurken nefesini verdi. "-Kızım korkuttun ya!" diyerek yanıma geldi ve önümde eğildi. "-İyi misin?"

"-Al bak. Bu da Şirin'in aşkından dağlar delen Ferhat oldu başıma. İyiyim ben Atlas. Ben hep iyiyim tamam mı? Korkma artık. Ben başımın çaresine bakabiliyorum." Yüzüne sahte bir sinir yerleştirdi. "-Ne yapayım kızım? Seni ikinci kez vurulurken görüyorum."

"-E ölmemişsem tamamdır. Zaten iki tane koskoca adam bana bebek muamelesi yapıyor, bari sen dur." Ayağa kalkıp yanağıma eğildi. Dudaklarını yanağıma koyup geri çekildi. "-Şu anlaşma iptal oldu."

"-Ne anlaşması?" Alparslan öksürüp Atlas'a baktı. "-Babanla senin için yapılan anlaşma karşılıklı feshedildi."

"-E tabi götü yemedi tehlikede olan birini şirkete sokmayı." Elindeki alkol şişelerinin birini Alparslan'a uzattı. Diğerini kendi içmeye başladı.

"-Ben şimdi sadece evde mi kalacağım?" Bakışlar bana döndü. "-Büyük ihtimalle..." Bunu söyleyen Alper'di. "-En azından belli bir süre böyle olacak. Kolun iyileşene kadar. Hepimiz kendini koruyabildiğini biliyoruz." Arkama yaslandım. "-Mahkum gibi eve tıkılacağım yine."

Bunu düşünmek beni yoruyordu işte...

"-Dinlenmek istiyorum." dedim sanki anneme söyler gibi. "-Bir de duş almak."

"-Güzelim bu şimdilik biraz zor. Sargı yeni sarıldı. Islanmaması gerek." Sıkıntıyla ayağa kalktım. "-Beni düşünüyormuş gibi yapmayın. Normal hayatta nasılsanız öyle olun." Kenardaki üçlü koltuğa yürüdüm. "-Eğer uyumama izin verecekseniz uyuyacağım." Alper benimle geldi. "-Uzan bakalım. Koluna dikkat et." Koltuğa uzandım. Üzerime battaniye örttü.

Gözlerim yorgunluktan hemen kapandı ve uyuya kaldım.

Belli belirsiz bir ses duydum. Sanki gökyüzünden geliyor gibiydi ama her tarafta da duyulan bir sesti bu. "-Abi şuna baksana. Ben uyurken bile bu kadar masum görünemiyorum. Güzelliği, masumluğu... Hepsi kendine özgü. Kafam hoşken bile bunun ayığındayım." dediğinde etrafıma bakındım. Rüyada olmam gerekiyordu diye düşündüm. Ki öyleydi de...

Düşüş Where stories live. Discover now