✔️24. Bölüm

31 9 1
                                    

Ada'dan...

Kurtuluşa son bir saat beş dakika vardı.

Hepimizi yemek yemek için salona toplamışlardı.

Kimseye bakmadan yemeğe odaklanmıştım ancak başımdaki ağrı ve midemin bulantısı beni öldürüyordu. Başımı masaya koydum. Planım nokta nokta işlemek zorundaydı. O kadar çok düşünüyordum ki başım bu yüzden ağrıyor bile olabilirdi.

"-Herkes odasına. Sizi saat sekiz onda burdan alacağız. Ona göre hazırlanın. Sen.." diyip bana seslenen adama baktım. "-Sen ekstra özen göster kendine. Hadi marş marş." Tüm kadınlar masadan kalktı.

Bu ağrı ile hareket etmek beni çok zorluyordu.

Duvara tutundum. Burnum tıkanmıştı. Bu hiç de iyiye işaret değildi. Gözlerim kendiliğinden yaşarıyordu. Bir kol belimi sardı. Hemen geri çekildim. "-Kendim yürürüm."

"-Sevgilime yardım ediyorum. Burda yanlış bir şey yok." Sinirle Bora'ya baktım. "-Git şurdan." Hızlı adımlarım odamı buldu. Biraz dinlensem diye düşündüm ama bugünün dinlenme günü olmadığını biliyordum. Arkamı döndüm. "-Bora, ağrı kesici getirir misin?"

Şaşırmıştı...

Ondan tanıştığımız süre boyunca ilk kez bir şey istiyordum. Başını salladı ve gitti. Odada, yatağa oturdum ve başımı ovdum. Jülide önümde diz çöktü. "-Sorun ne?"

Kapı açıldı. Bora içeriye elinde bir ilaç kutusu ve bir bardak su ile girdi. Jülide kalktı. Onun yerine diz çöküp ilaç çıkardı. Minik hapı bana uzattı. "-Bunu da iç." Bir ilaç daha çıkardı. İlacı almazdım ama ağır bir ağrı kesici olduğunu bildiğim için onu da içtim. "-İkiniz de dışarı çıkın."

İkisi de başta anlam veremedi. Sonra odadan çıktılar. Yatağıma uzandım ve içimden geldiği gibi ağladım. Başım ağrısını sürdürüyordu. Midem bulanıyor, dün öğrendiğim herşey zihnimi buluyordu. Dün başa çıkmıştım tamam. Ama şimdi bir anda bu kadar canımın yanması iyi değildi.

Yerimden kalkıp banyoya yürüdüm. Kusmak için öğürdüm. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım olmadı. Kusamadım. Olduğum yere sığamadım. Kalbim maraton koşmuş gibi hızlı hızlı atıyordu. Yüzüme su çarptım. Başımı duvara vurasım geliyordu. Hemen odaya döndüm. Jülide içeri girmişti. Ve bana korkuyla bakıyordu. "-Sorun yok, hadi hazırlanalım."

Dolaba yöneldim. Üzerime rahat bir şeyler giyinmem gerekiyordu. Ancak şık da olmalıydım. Siyah bir tulum aldım. Banyoda giyinip odaya döndüm. Artırmaya son yirmi dakika vardı. Odalara gitmem gerekiyordu. Ancak buna gerek kalmadı. İçeriye dalan bir adam beni durdurdu. Elime telefonu tutuşturdu.

Kulağıma götürdüm. "-Alo?"

"-Ada, birkaç dakikanız var odaları terketmek için. Kapıların tümü sekiz dakikaya kilitlenecek. Acele etmelisin." Ben daha Caner'in dediklerini idrak edemeden adam telefonu aldı. Elimi alnıma koydum.

Tamam, şimdi hareket zamanıydı.

Kadınların hepsi koridora çıktı. Jülide ve ben de onların yanına çıktık. "-Hanımlar, bu koridordan çıkmamız gerek. Kapılar kapanacak." Hepsi sessizce söylediğim şeyi anlamış gibiydi. "-Hadi, gösterin kendinizi."

Hepimiz art arda koridordan çıkarken tıkır tıkır sesler duyuldu. Evet, kapılar kapanmıştı.

İlk olarak koridorun çıktığı büyük salona bakındım. Bomboştu. Kızların hepsi bir tarafa gitmişti. Benim de patronun odasına gitmem gerekiyordu. Büyük bir ihtimalle bir alarm da vardı ve ona dikkat etmem gerekiyordu. Adımlarım, iki kez geldiğim odaya yöneldi. Alımlı bir yürüyüş sergileyip kapıdaki iki korumaya ilerledim.

Düşüş Where stories live. Discover now