𝟭𝟮 ಇ bird in cage

107 45 0
                                    






12. BÖLÜM
"KAFESTEKİ KUŞ"

set it off - dancing with the devil.

the struts - could have been me.

10 AĞUSTOS 2022, 00.28
ABD • WASHINGTON DC.

"Nerede aptal olacağını biliyorsan, yeterince zekisindir."
— Thomas Stearns Eliot.

Beynimden aşağıya doğru adeta kaynar suların döküldüğünü hissederken düşünme yetimi kaybettiğim dakikaların içine sıkışıp kalmıştım. Sırtımdan kuyruk sokumuma kadar süzülen terlerin bana hiçbir yardımı dokunmuyor, kafamdaki tilkilerin sessizlik yeminleri işimi daha da zorlaştırıyordu.

Karnıma giren kramplar mide asidimi harekete geçirirken ciğerlerimin oksijenle dolmasına izin vermiş, bu durumun içinden nasıl kurtarabileceğime dair üzerinde kafa yormak adına kendime zaman tanımıştım. Kahvelerimden bir an bile ayrılmayı reddeden Yoongi'nin kömür karası gözlerinin süreci baltalamaktan başka bir işe yaramadığı ortadaydı. Dudaklarımdan mantıklı bir şeyler dökülebilmesi adına nöronlarımın aceleci davranması gerekiyordu.

Omuzlarını geniş gösteren beyaz bir tişört giymeyi tercih etmiş, bacaklarını saran deri pantolonla ise kombinini tamamlamıştı. Giydiği sarı ceket, onu sıradanlıktan uzak tutma görevini layıkıyla üstlenirken ceketin üzerindeki birkaç bilim adamının (?) fotoğrafı garip bir şekilde güzel duruyordu.

Suskunluğum giderek tuhaf bir hal almaya başladığı sırada düşüncelerimin sesini kısmış, flörtöz kişiliğimin uykusundan uyanmasına izin vermiştim. "Öyleyse dikkat et de gökte ararken yerde bulduğun şeyi elinden kaçırma, zira kendisi her an kuş misali kanatlanıp uçabilir."

Ortamı esiri altına alan müzikten dolayı sesimi duyurabilmek adına yüzümü kulağına yaklaştırmak zorunda kalmıştım. İşimi kolaylaştırmak için o da kafasını bana doğru eğmişti.

Duyduklarının hoşuna gittiğini belli etmemek adına her ne kadar çaba gösterse de dudaklarının kıvrılmasına engel olmayı başaramadı. Ardından elini duvara yaslayarak kendince ondan kaçmak için yapabileceğim olası bir hamlenin önüne geçtiğinde bu sefer yüzünü kulağıma yaklaştıran kişi o olmuştu.

"Böylesine güzel bir kuşu elimden kaçırmam ihtimal dâhilinde bile değil. Ne de olsa dönüp dolaşıp konacağı yer, yine avucumun içi olacak." Gereksiz öz güveni, içimde kahkaha atma isteği doğururken yanaklarımı ısırarak bunun önüne geçtim. İnsanların yok yere atıp tutmasına bayılıyordum.

Bozuntuya vermeden "O kadar emin olmamanda fayda var. Kuşu yıllarca kafeste tutsan bile kaçması, camı açık bırakmana bakar. Sonradan hayal kırıklığına uğramanı istemem." diye mırıldandım. Boşta kalan elini elbisemin üzerindeki taşlarla buluşturmuş, ortadakini avucunun içinde bir müddet sıkmasının ardından irislerini tekrardan yüzüme çıkarmıştı.

"Cam açık olduğunda kendisini kafesinden çıkarmamam gerektiğinin farkına varabilecek kadar kafam yerinde, zekâm umarım hafife alınmıyordur. Kuş, kaçmaya istekliyse orası ayrı tabii." Zekâsını hafife alabilmem için önce ona sahip olması gerektiğini kendisine haykırmak istesem de dilimin ucuna kadar gelen kelimeleri yutmak zorunda kaldım.

stains on the mirror ಇ liskook, taennieDove le storie prendono vita. Scoprilo ora