2- SUÇLU SOLCU

28.4K 3.1K 1.1K
                                    

"Erdal, son masadaki boşları toplar mısın?"

Seyfi abi hesapla ilgilenirken ona cevap vermeden masaya ilerledim ve boş içki şişelerini acele bir şekilde toplarken kolumdaki saate baktım. Çıkış saatimi on dakika geçmişti.

Hızlı bir şekilde masayı toplayıp mutfağa götürdüm, ardından yeşil bir bezle gelip masayı aceleyle sildim. Ömer biraz geç geldiğimde bile kızıyordu, daha doğrusu huysuzlanıyordu çünkü evde tek başına kaldığı için canı sıkılıyordu.

Bir yıldır hâlâ çok önemli bir şey olmazsa evden dışarı çıkmıyordu, çıksa da arabayla gidip geliyordu. İnsanların içine çıkmaya hazır hissetmiyordu, sanki yoldan geçen herkes onun eski halini biliyor da kendisine acıyarak bakacakmış gibi geliyordu.

"Seyfi abi, çıkıyorum ben." dedim üzerimdeki önlüğü çıkarıp kenara koyarken. Hesaplarla ilgilenen adam kafasını salladı.

"Tunç'da birazdan gelecek zaten, sen çık. Ömer Komutana selam söyle."

"Söylerim abi." dedim kapıya ilerlerken, o sırada yavşak yavşak yürüyen Tunç kapıdan içeri giriyordu, sigarasını içerken bakışları bana değdi. Kaşlarım çatıldı.

"Senin yüzünden geç kaldım, saatinde gel." deyip yanından geçip gittim.

"Kızma be yaver." dedi arkamdan gülerek. "İşim vardı."

Yaver dediği için bir küfür savurdum, Ömer her buraya geldiğinde onunla haddinden fazla ilgilendiğim için ona göre yaverlik yapıyor, hayatımı kan bağım bile olmayan sakat bir insan için sikip atıyormuşum.

Orospu çocuğu.

Evim oldukça yakın olduğu için yürüyerek, on dakikada tamamladığım yoldan sonra iki katlı evin görünce yeniden ferahladım. Sevgilimin olduğu her yer bana huzur veriyordu.

Bahçeye girip yine ön kapıdan girmeyi reddedip, arka bahçeye yöneldim. Bahçede bulunan tekli koltukta yayvanca oturan adamı görünce adımlarımı durdum. Nefes nefese kalmıştım.

Ömer elindeki topu kendisini bekleyen yorgun Holmes'a atarken göz ucuyla bana baktı.

"Hoş geldin." dedi sakince ama geç geldiğim için gergin olduğunu hissediyordum.

"Hoş buldum Bozkurt." dedim nefes nefese yanına ilerleyip, koltuğunun önünde diz çöküp sakat olan dizine kafamı yasladım ve gözlerimi kapatıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

"Erken çıksan koşa koşa gelmek durumunda kalmazsın." dediğinde dizine ufak bir öpücük kondurdum.

"Benden sonraki kişi geç geldi sevgilim, beklemek zorunda kaldım."

Ömer bir şey demedi, bazı dönemler çok gergin oluyordu.

Holmes topu getirip ona verdiğinde aynı benim gibi komutanın bacaklarının dibine oturdu ve o da bana sığındı. Herkes sevdiğine sığınıyordu işte.

Gülümseyip kafasını okşadım yorgun köpeğin, anında gözlerini kapatmış uyku pozisyonuna geçmişti.

"Holmes'a şınav mı çektirdin?" dedim alayla. "Niye bu kadar yorgun?"

"Sadece top yakalamaya gidiyor onda da hemen isyan ediyor." dedi Ömer sinirle. Köpeğe disiplinsiz olduğu için sinirleniyordu.

"Aşkım onun canı ne ki, yorulur tabi." herhalde kurt köpeği falan sanıyordu çocuğumu.

Cevap vermedi, bir süre öylece durduk. Ömer'in koltuk değneğini aldığını görünce kafamı dizinden çektim ve oturduğum yerden destek alarak ayağa kalktım.

Ömer koltuk değneğine sıkıca tutunup ayağa kalktı, sol ayağı yere değdiği an hafiften yüzünü buruşturdu. Yumruklarımı sıktım, kafamı başka yöne çevirdim. Acı çekişini görmek istemiyordum.

Aynı onun görevde nasıl vurulduğunu, ne kadar kurşun yediğini ve nasıl bir acıyla askerlerinin yanına sürünerek gittiğini başkalarından dinlediğim an sinir krizi geçirdiğim gibi. Ne görmek ne de duymak istiyordum.

Ömer içeri yürürken arkasından baktım.

Ne zaman onu biraz yalnız bıraksam, kötü oluyordu.

Beni suçluyordu böyle zamanlarda, ona kızamıyordum.

Askerler, komutanlar bile görev zamanı ilk defa Ömer'i bu kadar dikkatsiz gördüklerini söylemişlerdi. Dikkatsiz olmasının sebebinin ben olduğumu o söylemese bile biliyordum.

Başucuna gelen düşmanı fark etmeyecek kadar dikkatsizdi.

Ve söylemese bile biliyordum ki ettiğim bedduayı her gün rüyasında görüyordu. Bazı geceler sayıklıyordu.

Bir gece, ben uyurken Akifle konuşmasını duyduğumda ise bunu tamamen tescillemiştim.

'Şehit olmak nasip olmasın dedi, yaşarken öldürdü beni.' dediğini duydum.

Beni çok seviyordu, bu yüzden kendisini dizginlemeye çalışıyordu.

Ama suçluyordu, içten içe.

DEVA Där berättelser lever. Upptäck nu