23

22 6 6
                                    

(Bu kitabı yazarken en çok dinlediğim ve kitap konusuna karar verirken bana ilham veren o şarkıyı sizlerle paylaşıyorum. Aslında böyle bir şeyi finalde paylaşmayı istiyordum ama finalde Treasure ile alakalı bir şey koymak daha uygun olmalı. "No Witness" kelime anlamı olarak "tanıksız, tanığı şahidi olmayan" anlamına geliyor. Kitapta yaşanan şeylerin hiç birinin de tanığı yok. No Witness, iyi okumalar <3)

-Ne? Bunlar ne, bana ne ima etmeye çalışıyorsun?

-Aç kendin bak, bana bir açıklama yapmak zorundasın, dediğim zaman önce elini belime atıp silahı aldı ve kapıya gidip sekreterime vererek tekrar odaya girdi, kapıyı kapattı.

-Korkuyor musun? Seni vurmamdan mı korktun, dediğimde zarfı açmayı bırakıp yüzüme baktı.

-Seni silahla beraber görünce midem bulanıyor, dedi ve gidip oturarak zarfı açtı ve fotoğraflara teker teker baktı. Sonra histerik bir gülüş atıp fotoğrafları masanın üzerine attı.

-Ne düşündün ya, gerçekten? Onu seveceğimi falan mı düşündün? Hayır, sadece merak ediyorum.

-Mieun benim aklımla oynama, lütfen. Sen olsan şüphelenmez misin? Bana açıklama yapmadan kendini savunman da cabası...Mieun bir cevap ver artık!

-Benden, cevap, isteme! Seni tanıyorum. Sana ne dersem diyeyim senin istediğin kafanda oturttuğun tek bir cevap var.

-Yapma bunu sana her zaman güvendiğimi bilmiyor musun?

-Elinde iki tane bilet vardı ve o sıralar sana bir çok linç geliyordu bu yüzden seni eğlenceye çağırmayı uygun bulmadı, halk daha çok kızacak ve benim de arkadaşım yok o yüzden benimle sen gelir misin dedi ben istemedim ilk başta ama arkadaşça bir teklif olduğunu ve eğer gelirsem ikinci bir teklifi olacağını söyledi bir iş teklifi dedi ben de senin sıkıntı çıkarmayacağını düşündüm ve kabul ettim çünkü söz konusu işti Jihoon! Anlıyor musun?

-Peki filme gittiniz, yemeğe gittiniz gezip tozup eğlendiniz senin masum kalbinin buna kandığını farz ediyorum. Peki ikinci teklifi neydi ve sen bunu kabul ettin mi?

-İkinci teklifi yapamadı, yemek yerken çok içmiştim sarhoş oldum beni eve bıraktı ve sonra gitti.

-Neden, başka bir adamın yanında, sarhoş olacak kadar içiyorsun?

-Mibyeol'un kazasını benden saklamıştın ve bana söylemediğin için kötü hissettim. Benden bir şey saklamadığın için bir suç işlediğini düşünüp kötü hissettim!

-NEDEN BANA GÜVENMİYORSUN ARTIK, diyerek sinirle masaya iki elimle vurdum ve o irkilince yaptığım şeyden hemen pişman olup arkamı döndüm. Bir elimi belime koyup diğer elimi ağzıma götürüp parmağımı ısırdım. Onu korkutmak bu dünyada isteyeceğim son şeydi.

-Şimdi sana neden güvenmediğim belli oluyor mu, dediğinde sinirimin ve az önce yanımda duran silahın bana güvenmeme sebebi olduğunu fark ettim. Hala tamamen sakin olmamış, bu hırçınlığı hala tamamen atamamıştım çünkü. Korkusu ve güvensizliği ondandı. Kravatımı gevşetip ceketimle beraber onu da çıkardım ve yaka düğmemi açıp arkamı dönerek Mieun'un yanına gittim.

-Özür dilerim, dedim ve ellerimi sakince uzatıp kollarını tuttum. Ona sarılmak için yaklaşacakken elini kaldırıp beni durdurdu.

-Kendine gelene kadar seninle görüşmek istemiyorum, dedi ve çantasını aldığı gibi hızla kalkıp gitti. Gözleri dolu doluydu ve bu beni iyice deli etmişti. Akşama kadar ne odama kimseyi aldım ne de ben çıktım. Akşam hava kararırken kalktım ve sadece ceketimi giyinerek odadan çıktım. Garajdaki arabama bindim ve Mieun'un evine doğru sürdüm. Yolda çiçek ve en sevdiği tatlılardan alarak evine gittim, kapıyı çaldım.

STRUGGLEOnde histórias criam vida. Descubra agora