2

104 14 26
                                    

(Alakasız ama bu şarkının anısı🤌🏻🤌🏻)

(Yoshi'nin Ağzından/1 hafta sonra)

-İyi günler efendim! Yine bekleriz, dedim. Müşteri gittikten sonra kasanın altındaki kartonlarda duran sigara paketlerini çıkarıp arkamdaki raflara dizmeye başladım. Bir anda yine market kapısının sesini duyunca kafamı çevirip refleks olarak kimin geldiğine baktım. Ailemizin dostu, babamın da bir ömürlük arkadaşı; can yoldaşı, benden sonra bu dünyada yaşama sebebi olan tek kişi, kardeşi Yedam amca gelmişti. Sigaraları bırakıp ona döndüm. Kumaş pantolonu, kravatı ve gömleği ile oldukça şık görünmesinin üstüne bir de uzun trençkotu ile kombini 10'a 10 bir birleşimdi.

-Hoşgeldin, dedim.

-Hoşbuldum serseri herif! İşin bitmedi mi? Baban çağırdı size geçiyordum, yol üstü olunca seni de alayım dedim. Mesai saatin bitmiş, bırak onları da çıkalım.

-Şu paketi bitirip patrona söyleyeyim çıkıyorum.

-Ben şu köşede şöylece oturup bekliyorum o zaman.

-Tamam, dedim ve güldüm. O da bana gülümseyerek oturdu ve çantasını yemek masasının üzerine bırakıp telefonunu aldı. Ben de hızlıca işimi halledip kasadan çıktım ve çalışan yeleğimi çözüp personel odasına gittim. Yeleğimi asıp siyah deri ceketimi aldıktan sonra patronun odasına gittim ve haber verip oradan da çıktım. Bir kaç düğmesini açık bıraktığım gömleğimi aynanın üzerinde düzenleyip pantolonun kemerini daha görünür yaptım ve zaten simsiyah olan kotumla gömleğimin üzerine siyah deri ceketimi de giyindim.

-Amca, çıkalım.

-Yürü bakalım, diyerek omzumu sıktı ve marketten çıkıp arabasına bindik. O şoför koltuğuna binerken ben de yanındaki koltuğa binip penceremi önceden açtım.

-Nasıl gidiyor?

-Güzel. Sadece düşünüyorum da...uzun zamandır annemin mezarına gitmedim.

-Okullar bir tatil olsun, seni bizzat ben göndereceğim Japonya'ya!

-Sen onu önce babama anlat.

-Babanı dert etmeyi bırak artık! Kocaman adam oldun.

-Amanın boşver! Senin şu dosyan kapandı mı?

-Acı bir şekilde ama evet kapandı. Baba, çocuğun velayetini almadı. Zavallı yavrucak yetimhaneye gitti ama bana sorsan adamın başka bir ailesi zaten var. Bilirsin...umursamıyordu!

-Bana soracak olursan karısını zaten adam öldürdü.

-Öyle değilmiş. Kanıtlandı dedim ya!

-Yine de, diyerek sohbeti bitirdim ve başımı arkama yasladım. Eve vardığımız zaman önden o gidip kapıyı çaldı. Babam kapıyı açınca posta kutusundakileri kucaklayıp Yedam amcanın ardından ben de içeriye girdim ve babamların açık bıraktığı kapıyı kapattım. Evden mis gibi yemek kokusu geliyordu ve bu bana annemi hatırlatmıştı.

-Yoruldun mu, diye sordu babam

-Odamdayım, diyerek onu kısaca yanıtladım ve odama geçip kapıyı kapattım. Posta kutusundan çıkardığım ve hala elimde olan şeyleri masama bıraktıktan sonra hızlıca üzerimdeki ceketten kurtulup gömleğimin iliklerini çözdüm ve masama bıraktıklarımı inceledim. Faturaları, zarfları ve daha babamla alakalı olan nice şeyleri kenara atıp gazeteyi açtım. İçinden bir broşür düştüğü zaman hemen gözüm yere kaydı. Broşürü yerden alıp incelemeye başladığımda, gençler için sanat ve sporun olduğu güzel bir turnuvanın duyurusu içimde bir şeyleri kıpraştırmıştı. Hele ki işin ucundaki ödül parasının miktarı beni cezbetmişti ama bu turnuvaya vakit ayıracak bir kaç ayım yoktu. Annemin vefatından sonra babamın memleketine, Kore'ye, yerleşmemiz babamın bizi rahatça yaşatan mesleğini bırakmasına yeni ev için borca harca sebep olmuştu. Bu yüzden çok çalışmalıydım. Babam burada güvenlikçi olarak işe başlamış, zaten sevdiği kadının ölümüyle haram olmuş uykusunu böyle taçlandırmıştı ve gün içinde de uyuduğunu pek görmezdim çünkü her zaman benimle ilgilenirdi. İşten ya da okuldan dönerken yemeğimi hazır eder, evi temizler ve garajda biraz pratik yapardı...yine de işine asla geri dönmedi.

STRUGGLEWhere stories live. Discover now