[23]

223 24 1
                                    

Bu bölüm tamamen Hyunlix bölümüdür. İyi okumalarrr....

~•.。*♡✧

Yazar anlatımıyla

"Bakın, her şeyi yaptım ve sonunda peşimi bıraktı. Daha ne istiyorsunuz?"

Felix karşısında bulunan üçlüye neredeyse yalvaracak şekilde konuşmuştu. Üniversitenin bahçesinde, tenha bir köşede konuşuyorlardı. Üçlünün başında olan Sangyeon sırıtıp yaptığı planı gerçekleştirmek için hazırlık yapıyordu. Büyük bir plan değildi ama güzel bir planda değildi.

"Hala ondan haz almıyorum. Onun o aptal suratını dağıtmadan içim rahat etmeyecek. Şimdiye kadar senin yüzünden yeterince sabrettim."

Felix'in gözleri dehşetle açıldığında geride kalan Hyunjae ve Juyeon ikiliside sinsice gülümsemişti. Gitmek üzere hareketlendiklerinde Felix korkusundan hareket edememişti. Onlara karşı çıkarsa kendisi içinde iyi olmayacaktı.

Felix zamanında küçükde olsa bir trafik kazasına sebep olmuştu ve mağdur kişinin şikayetini çekmesini sağlayan kişi ise Sangyeon'du. Az çok kendisinden hoşlandığını anlamıştı Felix ama Sangyeon psikopatın tekiydi ve bu kazayı kullanıp onu tehdit ediyordu. Hyunjin'den de bu yüzden uzak duruyordu.

Felix'i geride bırakıp gittiklerinde bacakları titreyen Felix yere oturmuştu. Hyunjin'e zarar vereceklerdi. Ne yapmalıydı? Ya da bir şey yapmalı mıydı? Kendine zararı olacak mıydı yapsaydı? Daha fazla dayanamadı ve kalbinin sesini dinleyerek titrek elleriyle telefon rehberideki bir numarayı tuşladı.

Hyunjin onu engellemişti bu yüzden onu arayamazdı ama Jeongin açabilirdi. Numarasını kaydetmemişti çünkü ve bunu bir şekilde biliyordu Felix. Bir süre sonra telefonda karşı taraf yanıtladı.

"Alo? Kimsiniz?"

"J-jeongin?"

"Felix sen misin? Ne istiyorsun?"

"Hyunjin..." Paniklemekten zor konuşuyordu.

"Onunla aranda olanlar zaten sonlandı. Daha ne istiyorsun?"

"H-hayır, dinle lütfen. Onu k-kurtar."

"Ne kurtarması? Neyden bahsediyorsun?"

"Sangyeon onun yanına gidiyor ve hiç iyi bir niyetle değil. Suratını dağıtmak istediğinden bahsetti."

Bir çırpıda konuşmuştu. Jeongin bir süre dediğini idrak etmeye çalışmıştı. Endişelenmişti fakat soğukkanlılığını korudu.

"Sana neden inanayım? Oyuna getirmeyeceğin ne malum?"

"Lütfen, inan bana. Her şeyi daha sonra açıklayacağım. Lütfen..."

"Pekala, öyle olsun."

Telefonu kapatmış Hyunjin'e ulaşmak için onu aramıştı Jeongin. O sırada olduğu yerden ayağa kalkıp yürümeye başlamıştı Felix. Cesaretini toplamaya çalıştı. Ne olacağını düşünmeden harekete geçti. Hayatında bir defa da olsa bir şeyi değiştirebilecekse o da korkaklığı yüzünden kaybettiği, sevdiği insan olan Hyunjin'i kurtarmak için feda edecekti o hakkını.

Jeongin, Hyunjin'e ulaşamamıştı. Endişesi artmış ve birkaç kişiye de haber verip onu aramaya koyulmuşlardı. Bu koca şehirde hangi cehennemdeydi?

O cehennem dünya klişesi yerini alabilecek olan kuytu bir çıkmaz sokaktı. Güneş battı batacaktı. Etrafı turuncu bir ışık sararken Hyunjin onu arayan ve oldukları yere çağıran bu üç serseri tipe kısılmış gözleriyle bakıyordu.

Korkmuyordu belki ama niyetlerini de merak etmiyor değildi. Tanıyordu da bu üçlüyü. Fakat daha sorma fırsatı bulamadan iki kolundan tutulmuş ve yere çöktürülmüştü.

"Bırakın beni hemen! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz!?"

Endişeden çok sinirle bağırmıştı. Sangyeon psikopatça kahkaha attığında sokakta yankılanmıştı sesi. Hyunjin bağlanan ellerini çözmeye çalışırken hala iki yanında tutan Juyeon ve Hyunjae'den kurtulmaya çalışıyordu.

"Ne mi yapıyorum?" Yüzüne doğru eğilmişti. "Can sıkıntımı gideriyorum."

Hyunjin'in sol yanağına bir yumruk geçirmişti. Yumrukla birlikte yüzü sağa doğru yatmıştı Hyunjin'in. Sinirinden yanağındaki o acıyı bile hissetmemişti. Sangyeon sol yumruğunu havaya kaldırmış vurmak için hazırlanıyorken eli havada savrulu kalmıştı. Ensesine yediği sopayla yere yığılmıştı. Bunu çok geç fark eden diğer ikili de aynı şekilde yere yığıldığında Hyunjin ne zaman tuttuğunu bilmediği nefesini vermişti.

Jeongin ve ekibi çok geçmeden onu bulmuştu. Buna sevinememişti bile çünkü yanında ellerini çözen bir adet Felix beklemiyordu. Jeongin diğerleriyle birlikte yerde yatan üç bedeni taşırken ikiliyi yalnız bırakmışlardı.

"Çok acıyor mu?" Hayır anlamında kafasını salladı. Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.

"Biliyorum beni görmek istemiyorsun ama-" Sözünü kesen Hyunjin'in ani sarılmasıydı.

"Bana kızgın değil misin?"

Yakınlardaki bir kafeye gidip Hyunjin'in yanağına buz tutarken konuşmaya başladılar.

"Kırgınım sadece."

"Yaptıklarım doğru değildi evet ama beni dinlersen eğer..."

"Buna gerek yok." Felix'in yüzü asılmıştı ama Hyunjin'in sözü bitmemişti.

"Gözlerin bana zaten her şeyi anlatıyordu. Neden peşini bırakmadım sanıyorsun. Asıl durumu az çok fark edip yardım edememem beni harap ediyor." Felix'in gözleri dolmuştu.

"Özür dilerim ben... Benim yüzümden..."

"Tamam, artık geçti. Bende özür dilerim." Felix'e sıkıca sarılmıştı. Felix ise saçlarını okşuyordu rahatlatmak için Hyunjin'in yaptığı gibi. Bir süre bu şekilde kaldıktan sonra Felix bu pozisyonu bozarak konuştu.

"Hyun... Bana bir şans daha ver lütfen. Kendimi affettirmek ve hala seviyorsan senin sevgine layık olabilmek için elimden geleni yapacağım." Hyunjin düşünür gibi yaptı.

"Teklifini kabul ediyorum ama bir şartla." Felix heyecanla bakarak cümlenin devamı bekledi.

"Beni süründürdüğün gibi sürün sende. Yok öyle kolay ekmek." Felix başta bakakalmıştı. Daha sonrada kısa bir süre düşünüp cevap vermişti.

"Kabul." Onaylamasına şaşırmıştı Hyunjin ama ifadesini düzeltip gülümsemişti. Onlar için yeni bir sayfa açma vakti de gelmişti.

⇝⇝⇝⇝⇝
Ohh hayırlı olsun skxjsiwu
Yeonbin kaldı sonra taegyu yu yazar bitiririm miss sjxjishwoq

Blayee
⇜⇜⇜⇜⇜

4VS1 || +×+Where stories live. Discover now