Blue yanıma oturdu ve sırtımı sıvazladı. " Önemli değil Jess. Yoksa sana Kabus (Nightmare) mu demeliyim." Gözlerim aniden açıldı ve göz bebeklerim küçüldü. Bana Nightmare demişti. Ama bunu- " Sana küçükken böyle seslenirdim. İlk tanıştığımız andan beri sana böyle sesleniyorum. Unutmadın değil mi?" O na baktım ve gözlerim yaşarmaya başladı. Her ne olursa olsun ağlamayacaktım. O yüzden hemen Blue'ya sarıldım. " Seni kim unutabilir...Maviş" O da kollarıyla beni sardı. 10 saniye kadar böyle kaldıktan sonra ayrılıp birbirimize baktık. Çok değişmişti. Tek kaşını kaldırdı ve yüzüne alaycı bir gülümseme yerleştirdi. " Ne zamandan beri sağ gözünü kapatıyorsun?" Gülümsedim " Neredeyse 2 haftadır." Çok değişmişti. Aniden içeri Lisa dalınca korkudan ikimiz de kanepenin iki ucuna çekildik. " Yanlış zamanda geldim sanırım. Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın. Devam edin..." Dedi ve geriye doğru adım atmaya başladı. Blue ile bir kahkaha kopardıktan sonra Lisa'nın üzerine atladık.


 20 dakika kadar sonra...


 "Sen ciddi olamazsın Blue! Nasıl olur da annemin Proxy DNA'sı taşıdığını düşünürsün. Çıldırdın mı sen?!" Çok sinirlenmiştim. Blue annemden şüpheleniyordu ve bu beni zıvaradan çıkarıyordu. Lanet olası! Şansıma sıçayım!

" Bak Night! Benimki sadece bir fikir. İhtimal var ve bunu biliyorsun. " Gözlerim dönmek üzereydi ve en son bu olduğunda bir adamı odunla kırmızıya buluyordum! Sakinleşmek için hızlıca dışarı çıktım. Blue beni durdurmaya çalıştı ama aldırmadım. Eğer sakinleşmezsem ne olurdu bilemiyorum.


Ormana daldım. Kaybolsam herşeyden iyiydi. Ormanın içinde hızlıca ilerledim. Nedendir bilmem ama Slender'ı görecekmişim gibi hissediyordum. Tanrım...içimde...onu görmek isteyen şeyi durduramıyordum. O gece bana yaşattığı şevkat duygusu beni ona itiyordu. Onu bulmalı mıydım kaçmalı mıydım? Onu bulursam ne olurdu? Beni değiştirebilirdi. Belki sırtımdan kanatlarım çıkardı. Bu düşünce beni güldürdü. Kendimi kanatlı ve ateşlerin arasında sırıtırken hayal ettim ve olduğum yerde durdum. Kanatlar. Ben kafayı yemiştim. Hangi mayak kendini Ateş Tanrıçasına benzetirdi ki?! Bir ağacın altına oturdum. O beni işaretle bulabiliyorsa bende onu bulabilirdim ama nasıl yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Garipti ama sırtımda dışarı baskı yapan birşey vardı. Canım yanmaya başlamıştı. Vücudumdan , derimi yararak dışarı çıkmak istiyordu. Tam olarak kürek kemiklerimin ortasında...


Aklıma hayal ettiğim ben gelince kala kaldım. Deliriyordum ve bunu kabul etmiştim. Süreli gözümün önüne gelen siyah sülietim beni delirtecekti. dayanamıyordum. İmkansızdı. Hiçbir canlının sonrada kanadı veya başka bir şey olamazdı. Kuşarın kanatları sonradan çıkmıyor! Kedilerin kuyrukları sonrada çıkmıyordu değil mi?! Delirmek üzereydim. Bağırmak istiyordum. Onu çağırmak istiyordum! Boğazımda biriken o bağırma hissi bütün vücuduma titreme olarak dönüyordu.

  

Titreme artınca bağırma hissi gitti. Kötüleşiyordum. Giderek...yavaşlıyordum. Ben-



2 saat sonraydı....


 Gözlerim aralandı ama her yer bulanıktı. Gözlerimi kırptım. Yanımda biri vardı. Siyah ayakkabıları,kot pantolonu vardı. Gözlerimi tekrar kırpınca eğildi ve başıma dokundu. " Night..." Gözlerim kapandı ve bir daha açamadım. Sesin kime ait olduğunu bilmek istiyordum. Bana sesleniş şeklinde endişe ve sevgi vardı. Masky değildi. Yada tanıdığım başka biri. Beni kucağına aldı. Sırtıma baskı yapınca tarif edemeyeceğim ama zevk verici bir acı ile tanıştım. Kanattı değil mi? Hahaah! Ben bir geri zekalıyım.....


 Tahmin edemediğim bir süre.....


Bir kaç ses duydum. Bana sesleniyorlardı. Nightmare diyorlardı. Kabus diye bağırıyorlardı. Duvarlara adımı haykırıyorlardı. Canım yanıyordu. Çok canım yanıyordu. Neden bilmiyorum ama bütün kızgınlığımı unutmuş halde Blue'yu yanımda istiyordum. Blue...lütfen yardım...


  ..........



   Gözlerim yavaşça açıldı. Bire evdeydim. Sonra baş ucumda süliet belirdi. Blue. Ama buraya nasıl gelmiştim. O sesin sahibini görememiştim. Ah...içim kazınmaya başladı. Sonra karnımın gurultusunu duyunca gözlerim tamamen şaşkınlıkla açıldı. Acıkmıştım. Canım bir şey yemek istemiyordu. Blue gülümsedi ve odadan çıktı. Çorba getirmemesi için yalvardım içimden. Gözlerim cama kaydı ve korkuyla göz bebeklerim küçüldü. Bu o gençti! Yani Slender! Cam o dokunmadan yavaşça açıldı. Yatakta yavaşça doğruldum. Onu bulmama gerek kalmamıştı. O bana gelmişti. Yavaşça yatağıma yaklaştı oturdu. Hala ona korku dolu gözlerle baksam da onun gözlerindeki şefkat duygusunu hissediyordum.


Elini bana uzattı ve parlayan işaretime dokundu. Slender benim yanımda olunca yada yakınlarımda bu işaret sürekli parlıyordu. Yani bana yaklaştığını buradan anlayabilirdim. Gözlerimdeki korkuyu yok ettim ve eline baktım. Eli boyumdan yüzüme kaydı.


 " Seni neden seçtiğimi hala bilmek ister misin Night?" Başımı evet anlamında salladım. Hafif tebessüm edip anlatmaya başladı. Anlatma şekli yavaş ve sakindi. Sanki Blue hiç gelmeyecekmiş gibi davranıyordu. Yoksa ona bir şey mi yapmıştı? Hayır o yapmış olamaz.


 " Annen Night. Annen senden önce Proxy olacak kişiydi. DNA'sı Proxy olamsı için ona bir imkan tanıdı ama o seni doğurmak için Proxy DNA'sını büyü yoluyla yok etti. Ve sen onun DNA'sını taşıyorsun. Annen bu durumda olanı istemezdi Night. Ama beni buldu ve ölme ihtimalinin olduğu söyledi. Ya kardeşin yada Anna. Bana seni sahiplenmemi ve 18 yaşında ise yanıma almamı söyledi. Anna seni çok seviyordu Jess. Hemde çok." Gözlerim dolmaya başlayınca başımı iki yana salladım.


Ağlayamam yine gözlerimin kanla kaplanmasına izin veremem. Annem benim bir Proxy olarak yetişmemi mi istemişti? Yani annem mi? Eğer o istediyse Slender gerçekten de iyi biri (yada bir şey) olmalıydı. Acaba Slender ile gitmeli miydim? " Bir şey söylemeyecek misin Night?" Ona baktım. Ne söyleyebilitdim ki. Yüzümdeki elinin bileğini kavradım ve çektim. Onun kan kırmızısı gözlerine baktım. Neden bana öyle bakıyordu?


 "Ne söyleye bilirim ki? Ne yani anneme teşekkür edip senin boynuna mı atlayayım? Bu mu yani? Hepsi bu mu? Annem neden benim bir yaratık olarak büyümemi istesin ki Slender?"


 " Grey" Tek kaşımı kaldırdım. " Bana Grey diyebilirsin. Yani demeni tercih ederim Jess." Kaşlarımı çattım ve gözlerimi kapattım. Yine kendimi sıkıyordum. Her şey için kendimi sıkıyordum.


Acaba kendimi öldürsem her şeyden kurtulur muydum? Ama ayakta durup neye dönüşeceğimi ve görmek istiyordum. Sırıtan sülietim aklıma gelince kendimi sıkmayı bıraktım. Grey'e bak-gitmişti. Tabi! Esrarengiz yok oluşlar. Süper! Şimdi o*puf* diye ortadan kaybolmasına şaşırıp "vay be" demem mi lazım?! Hadi be ordan!




 Evet! Bir bölümün daha sonuna geldik geç oldu Pazartesi yanımlayacaktım ama bilgisayar pert olmuş yani açılmadı ben de tamir ettim(!)

 

 Az yorum Az vote gelio. Hikayem kötü mü güzel mi kestiremiyorum. Ayrıca okuyup ta vote atmayanlara kırılıyorum. :(



 Sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın!!!






PROXY OLMAKWhere stories live. Discover now