Bölüm 19: "Geleceğim de geçmişim de senin olsun."

330 18 20
                                    

 1987 Sonbahar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

 1987 Sonbahar

Tıpkı film sahnelerindeki gibi; yaprakların döküldüğü, gökteki yıldızın turuncu ışık huzmeleriyle her bir yaprak tanesinin kıvrımları arasından bıçak hızında sızdığı eşsiz bir manzaranın önündelerdi. Pek çok üniversiteli genç, kampüsün açıldığı ilk gün ağaçlarla süslenmiş, uzayıp giden o yolun önünde 'ilk gün adına' hatıra fotoğrafı çektiriyorlardı.

Damla için sadece yeni bir ortam ve kazanılmış bir başarıdan ibaret değildi bu gün. İlk kez ailesinin gözetimi altında geçirmeyeceği bir okul hayatı onu bekliyordu. Annesinin sürekli aynı hizada kestirdiği saçlarına bu defa kendi şekil verdirmiş, bir kısmını boyatmış ve kâkül bırakmıştı. Kıyafet tarzı biraz daha cesur, rüzgâra inat daha açıktı. 'Her zamankiler' dediklerinden izler bırakmamaya çalışmıştı.

Ne kadar değişmeye çalışırsa çalışsın, Damla yine Damla olmaya devam edecekti. Kazanılmış bir kişiliği, oturmuş alışkanlıkları ve kalıpların dışına çıkamayacak belli bir karakteri vardı. Her ne kadar arkadaş ortamında dahi değişikliğe gitmiş olsa da yine "Damla!" diyerek etrafında dolananlar vardı, bir şekilde göz önünde bulunan o popüler kıza dönüşmüştü. Her zamanki gibi...

Sessiz ve sakin bir hayat derdinde olmadığından, hala kendisinde olan bu özelliğini kullanmakta zarar görmedi.

İşte kendini değiştirdiği o gün başladı, asıl değişimin kendisi.

Turuncu yaprakların arasında gülerek poz verdiği karelerde, onunla aynı mekânda fotoğraf çekilen liseden kalma arkadaşlarını gördü. Lise hayatı boyunca samimi olduğu dostlarına şimdi bir yabancılarmış gibi bakmak zordu. Onlar kendisine selam verip yanına gelmek için hazırlandıklarında Damla, kuru bir "Merhaba!" ve "Görüşürüz!" ile yolunu değiştirmek zorunda kaldı.

Arkadaşları elbette onun sırtını dönüp gitmesine şaşırmıştı. Onun, normalde fazla kibar ve genellikle alttan alan birisi olduğunu bilmeyen yoktu; bu yüzden bugün her ne yaşadıysa diye onun bu tavrı hoş görüldü.

Onun 'değişmeye' karar verdiğini fark eden ilk kişi aslında Yağız'dı. Damla'nın altı yaşından on sekiz yaşına dek kullandığı kırık beyaz renkli mevsimlik ceketi bu defa üstünde yoktu. Karmaşık desenlerden oluşan bir elbise tercih etmişti, muhtemelen üşüyordu ama belli etmiyordu. Normal zamanda ceketine uysun diye başından çok nadir bir şekilde çıkardığı ve yüzünü apaydınlık gösteren o beyaz, örgü beresi başında yoktu.

Bazen bağcıklı, bazen de deri olmak üzere genelde kahverengi tonlarında tercih ettiği botları yerine mevsime uymayan topuklularla geziyordu Damla.

Yağız, ondaki bu ufak giyim değişikliklerini fark etmemişti yalnızca. Her hafta gizlice birer tel koparıp peçetesine sardığı kumral rengi saçlarını bu defa kimyasallarla öldürdüğünü de fark etmişti. Bembeyaz yüzü ve alnındaki minik, kırmızı doğum lekesiyle adeta bir pamuk prensesi andıran bebeksi suratının bu defa koyu renk makyajlarla değiştirilmeye çalışıldığı da belliydi. Eskiden neşeyle yürüdüğü için hafif sekme hareketleri yapardı her adımında ama şimdi, ayağını sıkan topuklular nedeniyle çarpık ve samimiyetten uzak bir yürüyüşü vardı.

Alp YıldızlarıWhere stories live. Discover now