Bölüm 15: "Gözü Yaşlı Evlat" | Kısım 2

364 20 8
                                    

Sedat için kayıp bile değildi, ailesinin dağılması

К сожалению, это изображение не соответствует нашим правилам. Чтобы продолжить публикацию, пожалуйста, удалите изображение или загрузите другое.

Sedat için kayıp bile değildi, ailesinin dağılması.

Sedat sonraki günlerde her zamanki hal ve hareketlerini devam ettirdiği halde Şirin'e el kaldırmamış, fiziksel olarak zarar vermemişti. Şiddet yalnızca fiziksel olarak uygulanmazdı; sözlü şiddet belki de hepsinden daha etkiliydi, daha ağır yaralar, geçmeyen yaralar bırakırdı. Öyle ki Şirin'in de, Cennet'in de yıllar sonrasında bile döşeklerinden kan fışkırdı. Yattığı yatak, başını koyduğu yastık bile onların içindeki hayal kırıklığının farkında olarak kan boşalttı.

Anne kızın canı yine de yanmaya devam etti ama Şirin, on sekiz yaşına bastığında ve Vahit ile tanıştığında, kalbinde ikinci bir kapı açılıp orada, onu seven bir gence karşı duygular besleyebilen acemi bir heves yeşerdiğinde anladı, daima babasının eziyetleri altında yaşaması gerekmediğini.

Evde ona yabancılaşmış bir babayla yaşamaktansa, baba yerine geçebilecek yabancı bir eş ile yaşamayı makul gördü.

Şirin Vahitle, annesinin her zaman uğradığı dükkâna un çuvalı almaya gittiğinde karşılaşmıştı. O zamanlar on sekizinde olmasına rağmen ne gönlünde birileri vardı, ne zihninde evlenmek gibi bir düşünce vardı. Annesi, "Genç ve güzelsin, elbet seni beğenenler olacak. İstediğin biri olursa, o da iyi biri olursa evlen, git yavrum," derdi ama Şirin sadece gülüp geçerdi. Gözü dışarda olmadığından, dışarıdan bakanlara da burun kıvırırdı.

Dükkâna girip de on kiloluk un çuvalını kucakladığında, Vahit tezgâhın ardından çıkıp gelmişti hemen, büyülenmiş gibi.

"Ben yardım edeyim, evinize kadar götüreyim," dedi bir beyefendi edasıyla. Şirin onu tersledi, gerek olmadığını söyleyerek çuvalı geri almaya çalıştı ama Vahit, ilk görüşte gönlünü kaptırmıştı bir kere Şirin'e. Kimdir, necidir sormaya bile hacet görmeden "Ben bu kızla evleneceğim," dedi kendince.

Israr etti, Şirin'i istemeye istemeye ikna etti ama genç kızımız durur mu, "Taşıyamam diye almayacaktım ama madem çok heveslisiniz, iki daha alayım da onları da siz taşıyıverin," dedi. Otuz kiloluk çuvalı Vahit'in sırtına yükletip, ardına bile bakmadan çıktı dükkândan. Başı diz hizasına düşmüş, çuvalların ağırlığı altında ezilmiş oğlan aslında uzun boylu, pek çok gönülce beğenilen genç bir delikanlıydı. Şirin'den sadece bir yaş büyüktü, pekte zekiydi.

Öğretmenleri okula devam etmesi için onu zorlasa da onun derdi çalışıp para kazanmaktı. Şirin'in ince beline, al yanaklarına, beline dek inen örgü saçlarına vuruluvermişti. Gözleri öyle güzel gelmişti ki, denizde görseler inci, gökte yakalasalar yıldız derlerdi. Başında beyaz bir tülbent vardı, örgüleri altından dökülüyor, yüzünü de yuvarlak gösteriyordu.

"Beyaz ne de güzel yakışmış," diye geçirdi içinden, Vahit. Onu istemsizce gelinlik içinde hayal etti, telli duvaklı düğünde yanı başında gördü, sanki yakın bir geleceği seyreder gibi. Daha ilk görüşte Şirin'e boyun eğmişti ama gönlünde, 'Eşim kimsenin önünde eğilmek zorunda kalmasın,' diye hoş düşünceler geçirirdi.

Alp YıldızlarıМесто, где живут истории. Откройте их для себя